11 Aralık 2014 Perşembe

TSK'DA ASKERİN PSİKOLOJİSİ İYİ Mİ?


Askerden yeni bir cinnet haberi daha geldi. Bir asker iki arkadaşını şehit edip intihar etti.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın yaptığı açıklamaya göre son on yılda şehit olan TSK personeli sayısı 601 iken intihar eden personel sayısı 965 olarak tespt edildi.

TSK'da ki bu intihar artışının sebebi nedir?Askerin intiharı neye bağlanabilir? TSK'da askerin psikolojisi ne durumda? Bunun için yeni düzenlemeler gerekiyor mu?

TSK ve BİLGESAM'da zorunlu askerlik üzerine araştırmalar yapmış olan emekli albay Dr. Salim Akyürek, araştırmalarının sonuçlarına göre şöyle bir değerlendirme yapmış:

''Tüm ordularda intihar düzeyi toplumdan daha yüksektir. Sivil toplumda 20-25 yaş arası intihar ortalaması yüz binde 5-6 arasındadır. Amerikan ordusunda intiharlar yüz binde 30'dur. TSK'da ise yüz binde 10 civarındadır.

Bizde zorunlu askerliğin getirdiği sıkıntı da vardır. Sivildeki sorunlar orduya taşınır. Ordudaki disiplin ortamı, izin olmaması ve ağır şartlar kişi üzerindeki baskıyı artırır ve eski sorunların üstüne yeni sorunların eklenmesi, durumu tetikler.

Rütbeli askerlerde de intihar vardır. TSK'da her tugayda psikolojik danışma uzmanları var. Bu uygulama 2004'ten itibaren başladı. İntiharlar 2004'ten sonra düşmüştür.

TSK'da eğitim dışarıdan 'baskı' olarak algılanır ama bunlar kişiyi intihara sürüklemez. Güneydoğu sendromu intiharlara yol açmamıştır. Çatışmaya girmiş askerlerin intihar oranı Batı'dan yüksek değil. TSK'nın genel görev şartları intihara meyilli askeri tetikliyor. Hayatında ilk kez ailesinden uzaklaşan er ve erbaşların oranı yüzde 50'dir. Yatma şartları, kötü yemek şartları ve nöbetler intiharı hep tetikler. Orada el bebek gül bebek bir ortam yoktur. Eskiden dayak da vardı. 1990 öncesi  intiharların bir nedeni de kötü muamelelerdi. Ama artık orduda dayak ve kötü muamele yok.''

Bu değerlendirmelerin üzerine bir kaç asker hatırasını yazmayı uygun buldum. Bir asker yazıyor:

''Bir keresinde Uşaklı bir er yığılıp kalmıştı şınav çekerken. Y. Teğmen belden yukarıya tamamen soyunmasını ve sürünmesini emretti ona. Er donmuş çamurların üzerinde sürünmeye başladı. Tırnakları kanıyordu. Göğsü kıpkırmızı kesilmişti. Bir müddet sonra tekrar yığılıp kaldı.

Erin bu hali teğmenin prestijini diğer erlerin gözünde yerle bir etmiş olsa gerek ki teğmen belinden palaskasını çıkarttığı gibi başladı yerde yarı baygın yatan eri dövmeye. Teğmen adeta kudurmuş bir halde güç gösterisi yapıyordu etrafa. Belli ki er, acı hissetmiyordu.Yığılıp kalmış erin ağzından köpükler geliyordu. Y. Teğmen bir müddet daha palaska ile vurduktan sonra yorulmuş olacakki işkenceye ve sabah sporuna son verdi.

Erler elbiselerini giyinip yemekhaneye yöneldiler. Yerde yatan er kalakamamıştı. Y. Teğmen emir verdi: 'Kaldırın ulan şu o.. çocuğunu' İki asker erin koluna girdiler. Durumu çok kötüydü. Revire götürüldü. O er bir daha görünmedi. Y. Teğmen de bir müddet sonra açığa alınmıştı. Sebebi ise Uşaklı erin 'eğitim zayiatı' olmasıydı''

Bir başka asker ise şöyle tanıtmış bu mekanizmayı:

''Ne yazık ki 'vatan hizmetinde' rütbelilerce anasına avradına, namusuna, şerefine küfür edilen, hakaret edilen, canına kastedilen bir erin hiç bir şekilde haysiyetini ve kendini savunma şansı yoktur. Bir rütbeliyi, bir diğer üst rütbeliye şikayete yeltendiğin zaman zaten yandın. Şu halde dışarıdan bakıldığında kutsal addedilen askerlik mesleği insanda şeref, haysiyet, onur bırakmayan, erlere uygulanan fiziksel ve psikolojik işkencelerle ele avuca sığmaz yiğitleri dahi süt dökmüş kediye döndüren, çoğu genci ruh hastası yapan, insan hak ve haysiyetini ayaklar altına alıp tepeleyen ve kişiyi kişiliksizleştiren tipik bir mekanizmadır.''

Üst bir askerin anlatımı ise şöyle:

'' Askeri kamuflajın bir de yan etkisi var sanırım, onu giyen adam resmen aptallaşıyor bir süre. Ben kendimden biliyorum, acemilikte öyle bir korku verilmiş ki bölük komutanı bana ne sorsa ben emredersiniz komutanım , diyordum kıtadaki ilk ayımda. Dün geldi bir asker bana astsubayın birini soruyor, açık arazideyizi 'bak şuradaki ağaçların orada' dedim iki yüz metre ilerdeki ağaçları işaret ederek. Astsubay da orada net olarak görünüyor. Komutanım nasıl gideyim, diye soruyor. Ben sabırlıyım; yürüyerek gidiyorsun dedim sakince. Yok komutanım nerden gideyim onu sordum, dedi... Arazideyiz, bildiğim çayır ortalık yani, ortada bir engel falan da yok, düz gidicen işte. Adam her şeyi emirle yapmaya o kadar alışmış ki... Benim de sabrım bir yere kadar;

'Uygun adımda 97 adım git sonra sağa çark et. 33 adım git sonra geriye dön, 33 adım daha git sonra sağa dön, 81 adım git, orada astsubayını bulacaksın.''

Türk Silahlı Kuvvetleri için bilimsel açıklamalar da var. Kendisi de TSK dan bir subay olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan: 'TSK'nın disiplin ayağı çalışıyor, moral ayağı çalışmıyor'' değerlendirmesinde bulunmuş.Tarhan bu konuda şunları söylemiş:

 ''1990'lı yıllardan sonra kendisini yenilemeyen tek ordu bizim ordumuz oldu. Aynen soğuk savaş döneminin çatısı ve yapısıyla devam ediyor. Hiç kendini yenilemedi, bu nedenle insan odaklı ordu durumundayız. Halbuki şimdiki ordular teknoloji odaklı oldular. İnsana fazla yükleniliyor. İnsan sayısı olması gerekenden çok daha fazla. Bu nedenle silahlı kuvvetlerin kendini yeniden yapılandırmasının işaretidir bu durum. İnsan sermayesi, insan kaynağı açısından da kendini yapılandırması, zorunlu askerliği sorgulaması gerekiyor. Zorunlu askerliğin olduğu yerde insanlar eskiye göre yirmi sene önceki gençle, yirmi sene sonraki genç aynı sosyal talepte değil, aynı vatan sevgisi, muhabbetiyle hareket etmiyor.

Bu nedenle bu insanları alırken zorunlu askerlik isteyenleri alıp, bunun karşısında olanlarında kimisi parasıyla, kimisi başka imkanlarıyla devlete hizmet eder. Bütün bunların tartışılması gerekiyor. İntihar olaylarının artması, insanların eskiye göre çok daha heves ve arzuyla askere gitmediklerini gösteriyor. Bu durumda silahlı kuvvetlerin öz eleştiri yapması gerekiyor. Kendini sorgulaması gerekiyor. Basit bir olay diye geçiştiremeyiz bunu.''

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, askerlerin neden intihar ettiğini ise şöyle anlatmış:

''Geçmiş tecrübemde er ve erbaşlar arasından bana en çok 'depresif uyum bozukluğu' ve 'davranışsal uyum bozukluğu' vakaları gelirdi. Bunlar intihara en yakın gruplardır. Her on hastanın yarısı bu haldeydi. İntihar girişimine girenlerin çoğunda komutan ihmali vardı. Bunlar askere girdiğinde sağlık problemi olmayan kişilerdi, ancak askerlik ortamında intihar noktasına geldiler.

Orduda, Disiplin-Moral Şubesi vardır. Bu bir NATO standardıdır. Bu şubenin disiplin kısmı bizde iyi çalışır, moral kısmı çalışmaz. İntiharlar, silahlı kuvvetlerde koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin iyi gitmediğini gösteriyor. Eğitim birliklerinde uyum sorunu yaşayanlara psikiyatrik çalışma yapılıyor, ama bu sistem çalışmıyor.''

Tarhan, ayrıca TSK'nın toplumun değerleriyle çatışan bir tutum içinde olmasının da askerin üzerindeki psikolojik etkilerden biri olduğunu belirtmiş. Askeriyenin irtica bakışı toplumun değerlerine, kutsallarına ters bir tutum içinde.


Teslime Gülsen Nurdoğan

Hiç yorum yok: