Euzübillahimineşşeytanirracim
''Bismillahirrahmanirrahim, Nun ve'l kalemi ve mâ yesturûn.'' Kalem-1
''Nun ve Kalem.. ve ehli kalemin satıra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için...'' Kalem -1 meali
Bu ayeti okurken Allah celle celalühü adına yazılanları düşünüyorum. Rabbim; kalemi.. ve dolayısıyla yazılanları övmüş diyorum. Bu da benim yazma aşkımı artırıyor ve çocukluğuma kadar gidiyorum. Bir zamanlar rüyamda, sağ avucumun içinde yazan Allah lafza-i celalini hatırlıyorum. Henüz Kur'an okumasını bile bilmediğim o dönemde rüyam beni ne büyük heyecanlara düşürmüştü. Kendime demiştim ki; Kur'an okumasını öğreneceğim, hatta Kur'an'la ilgili yazılar yazacağım!..
Şimdi düşünüyorum; Kur'an'ı öğrendim, sadece lafzından okumayı değil elbette, ayetlerin manasını da öğrendim. Hatta Kur'an'da şöyle buyrulur ya; ''Onlar Kur'an'ı okuyup ta düşünmezler mi!..'' Bu ayet hitab-ı celilesince Allah ne diyor diye, uzun uzun, inceden inceye tefekkür ediyorum. Böyle yapmam bana tarif edemeyeceğim bir letafet ve hassasiyet kazandırıyor. Bu tefekkürüm sayesinde de tabir-i caizse, Allah celle celalüh'le yatıyor, Allah celle celalüh'le kalkıyorum. Zikrim, fikrim hep Allah oluyor. Otururken, yatarken, yürürken ayet-i kerimelerdeki incelikleri düşünüyor, Onun kullarına ne kadar yakın olduğunu ve ne kadar merhametli olduğunu kez be kez zikrediyorum.
Çocukken rüyamda sağ avucumun içinde lafza-i celal'i gördüm ve ondan yıllar sonra da rüyada Resulullah sallallahü aleyhi vesellemin hitabını duydum, ''Yaz'' diye...Övünme falan değil. Mutluyum, mutluluğumu anlatıyorum. Yazma aşkımı ve azmimi anlatıyorum...
Yazmak benim için vazgeçilmezdi. Ve bu yazmak sevgisi, masalları, hikayeleri okurken başlamıştı.
Masallar...
O çocuk ruhumla yedi deryayı dolaşır öyle bir kapıdan girerim ki; kapının üstünde ''Giren bin pişman, Girmeyen bir pişman'' yazar. Bin pişman olabileceğimi bilsem de o kapıdan girmeyi tercih ederim. Çünki azmim ve cesaretimle, binbir güçlüğü yeneceğimdir. Bin tane oyun vardır işin içinde. Bazan cennet görünür cehennem, bazan peri kızının bayıltan güzelliğindedir alem.. Fakat benim öyle bir sevdam vardır ki, o bin oyundan o sevda ile kurtulurum.
Çocukken de böyle gezdim hikaye ve masallarda. Hep bilinmeyen o alemi özledim. Bir şarkı oldu dilimde:
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek te kalmasak ta
O köy bizim köyümüzdür...
Ve kalem; özlediği bu köyü yazmak istiyor. Bir ömür yazmak istiyor.. Nefesi tükeninceye kadar..
Ve bir gün de kalemin mürekkebi bitecek,vuslat olacak.. Vuslat! vuslat!..
Can, Cananını bulacak..
Kalem suresi, nun ve kalem bunları hatırlatıyor bana. Ve Resulullah aleyhisselamın duasında geçen ifadeyi:
''Allah'ın hazineleri Kaf ve Nun arasındadır...''
Ve ben, Allah'ın bitmeyen hazinelerini düşünüyorum.. Allah'ın; -temiz bir kalple isteyin yeter ki- her şeyleri vereceğini düşünüyorum..
Teslime Gülsen Nurdoğan
''Bismillahirrahmanirrahim, Nun ve'l kalemi ve mâ yesturûn.'' Kalem-1
''Nun ve Kalem.. ve ehli kalemin satıra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için...'' Kalem -1 meali
Bu ayeti okurken Allah celle celalühü adına yazılanları düşünüyorum. Rabbim; kalemi.. ve dolayısıyla yazılanları övmüş diyorum. Bu da benim yazma aşkımı artırıyor ve çocukluğuma kadar gidiyorum. Bir zamanlar rüyamda, sağ avucumun içinde yazan Allah lafza-i celalini hatırlıyorum. Henüz Kur'an okumasını bile bilmediğim o dönemde rüyam beni ne büyük heyecanlara düşürmüştü. Kendime demiştim ki; Kur'an okumasını öğreneceğim, hatta Kur'an'la ilgili yazılar yazacağım!..
Şimdi düşünüyorum; Kur'an'ı öğrendim, sadece lafzından okumayı değil elbette, ayetlerin manasını da öğrendim. Hatta Kur'an'da şöyle buyrulur ya; ''Onlar Kur'an'ı okuyup ta düşünmezler mi!..'' Bu ayet hitab-ı celilesince Allah ne diyor diye, uzun uzun, inceden inceye tefekkür ediyorum. Böyle yapmam bana tarif edemeyeceğim bir letafet ve hassasiyet kazandırıyor. Bu tefekkürüm sayesinde de tabir-i caizse, Allah celle celalüh'le yatıyor, Allah celle celalüh'le kalkıyorum. Zikrim, fikrim hep Allah oluyor. Otururken, yatarken, yürürken ayet-i kerimelerdeki incelikleri düşünüyor, Onun kullarına ne kadar yakın olduğunu ve ne kadar merhametli olduğunu kez be kez zikrediyorum.
Çocukken rüyamda sağ avucumun içinde lafza-i celal'i gördüm ve ondan yıllar sonra da rüyada Resulullah sallallahü aleyhi vesellemin hitabını duydum, ''Yaz'' diye...Övünme falan değil. Mutluyum, mutluluğumu anlatıyorum. Yazma aşkımı ve azmimi anlatıyorum...
Yazmak benim için vazgeçilmezdi. Ve bu yazmak sevgisi, masalları, hikayeleri okurken başlamıştı.
Masallar...
O çocuk ruhumla yedi deryayı dolaşır öyle bir kapıdan girerim ki; kapının üstünde ''Giren bin pişman, Girmeyen bir pişman'' yazar. Bin pişman olabileceğimi bilsem de o kapıdan girmeyi tercih ederim. Çünki azmim ve cesaretimle, binbir güçlüğü yeneceğimdir. Bin tane oyun vardır işin içinde. Bazan cennet görünür cehennem, bazan peri kızının bayıltan güzelliğindedir alem.. Fakat benim öyle bir sevdam vardır ki, o bin oyundan o sevda ile kurtulurum.
Çocukken de böyle gezdim hikaye ve masallarda. Hep bilinmeyen o alemi özledim. Bir şarkı oldu dilimde:
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek te kalmasak ta
O köy bizim köyümüzdür...
Ve kalem; özlediği bu köyü yazmak istiyor. Bir ömür yazmak istiyor.. Nefesi tükeninceye kadar..
Ve bir gün de kalemin mürekkebi bitecek,vuslat olacak.. Vuslat! vuslat!..
Can, Cananını bulacak..
Kalem suresi, nun ve kalem bunları hatırlatıyor bana. Ve Resulullah aleyhisselamın duasında geçen ifadeyi:
''Allah'ın hazineleri Kaf ve Nun arasındadır...''
Ve ben, Allah'ın bitmeyen hazinelerini düşünüyorum.. Allah'ın; -temiz bir kalple isteyin yeter ki- her şeyleri vereceğini düşünüyorum..
Teslime Gülsen Nurdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder