30 Aralık 2014 Salı

İyi ki Doğdun Ya Resulallah

2015 yılının ilk kandili sevgili Peygamberimizin doğum günü olan Mevlid Kandili olacak. Bu kutlu gün Kameri aylardan Rebiülevvel ayının 12. günüdür. Bu gün, aynı zamanda Miladi aylardan Nisan ayının 20'sine tekabül eder.

Mekke'nin zulüm ve şirkle bulanmış karanlığına ay parçası gibi bir can teşrif etmişti. Gül yüzlü bir bebecik, Amine hatunun can paresi, Abdulmuttalip'in gözbebeği torunu, kainatın siracen-nebisi.  Allah'ın, alemlere Peygamber gönderdiği Rasülü Muhammed Mustafa'sı doğdu.

Mevlid kandili O'nun doğum günüdür.  Bu kutlu doğuma yerde ve gökte olan her güzel şey sevinmiştir. Biz de seviniyoruz. İyi ki doğdun ya Resulallah! diyoruz. Allah'a hamd ve şükür ediyoruz. Bizi O'na ümmet kıldığı için. Bizi böylece dünyada ve ahirette şerefli eylediği için. 

Doğum anında Hz. Amine'nin yanında bulunan Osman İbni As'ın annesi gördüklerini şöyle anlatır:

''O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük...''

Araplarda adetti, doğan çocuğun üzerini bir çanakla örtmek. Onun da üzerine bir çanak kapattılar fakat çanak yarıldı, baktılar ki nur topu bebecik parmaklarını emmekte.

O da sonuçta bir insan yavrusu. İnsan yavruları hep sevimlidir zaten. Fakat bazıları daha da sevimlidir. Araplar O'nun peygamberliğine itiraz ettiler; ''Sen de bizim gibi bir insansın. Peygamber bir melek olmalıdır. Hem yanında yiyecek içecekler gezinmeli değil mi? Hazineler peşin sıra dolanmalı değil mi? dediler.

Allah onların bu şaşkınlıklarına: ''İnsana melek bir peygamber mi!..'' buyurdu. Taaccüb yani. İnsana insan bir peygamber olmalıydı. Herkes gibi hastalanmalı, herkes gibi derdi tasası da olmalı. Sıkıntılar karşısında sabır ve metanet göstererek, sevinçler karşısında şükür ifade edecek ki insana ancak insan örnek olabilir. 

Fakat peygamberler herhangi bir insan gibi değildir. Bizzat Allah'ın elçileridir onlar. Allah'tan gelen emirleri (vahiy) bildirmektir görevleri. Yoksa kimseyi de zorla imana getiremezdi. Herkes özgür iradesiyle imanı ya da küfrü tercih edecekti. Senin görevin tebliğ etmek ey Rasülüm, buyuruyordu. Yoksa sen her sevdiğini hidayete getiremezsin. Allah dilediğine hidayeti verecek Sen sadece anlatıp duyuracaksın, buyuruyordu.

Peygamberimizin süt annesinin Onu ilk gördüğündeki anlatımı beni çok etkiler. O anlatımı zihnimde tahayyül ederim ve o güzelliğe hayran olurum.

Halime hatun anlatıyor:

''Amine bana hoş geldin, safa geldin dedi. Beni Muhammed aleyhisselamın bulunduğu odaya koydu. Odaya girdiğim zaman o, sütten daha ak bir yün kumaşa sarılmış, kendisinin altına da yeşil ipekten bir sergi serilmişti. Sırtüstü yatırılmış mışıl mışıl uyuyor, kendisinden misk kokusu geliyordu. 
Sevimliliğine ve yüzünün güzelliğine hayran oldum. Kendisini uykudan uyandırmaya kıyamadım. Ellerimi göğsünün üzerine yavaşça koyduğum zaman gülümsedi ve bana bakmak için gözlerini açtı. 
Hemen iki gözünün arasından öptüm ve kucağıma aldım. ''

''Kendisini uykudan uyandırmaya kıyamadım. Ellerimi göğsünün üzerine yavaşça koyduğum zaman gülümsedi..''  ifadelerinde  annelerin yavrusuna bakışındaki şefkati izlettiriyor bize Halime hatun. Allah onun derecesini yüksek eylesin.

Halime hatun der ki:

İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında hiç bir şeyimiz kalmamıştı. Ben, kır merkebimin üzerinde idim..
Nihayet Mekke'ye varıp emzirilecek oğlan çocukları aramaya başladık. İçimizde hiç bir kadın yoktu ki o ona arz ve teklif edilsin de 'yetimdir' denilince onu almaktan kaçınmış olmasın. Çünkü bizler, emzireceğimiz çocuğun babasından bahşişe kavuşmayı umuyor ve onun (peygamber aleyhisselamın) hakkında da; 'yetimdir, annesi ve dedesi bize ne ihsan yapabilecek?' diyorduk. Bunun için hepimiz onu emzirmek üzere almak istememiştik.

Ben onu ancak başkasını bulamadığım için almıştım. Binitimin ve yolculuk eşyalarımın yanına döndüğüm ve kucağıma alıp emzirmek istediğim zaman ona dilediği kadar süt geldi. O da, onunla birlikte süt kardeşi de kanasıya emdiler ve uyudular.
Halbuki bundan önce bizim çocuk kendisiyle birlikte bizi de hiç uyutmamıştı. Kocam kalkıp o yaşlı ve sütsüz devemizin yanına vardığı zaman onun da memelerinin sütle dolu olduğunu gördü.
Kendisi ondan içeceği kadar süt sağıp içti. Kendisiyle birlikte ben de içtim. Her ikimiz de süte kandık ve doyduk. Bambaşka ve hayırlı bir gece geçirdik. 
Sabaha çıktığımız zaman kocam bana 'Vallahi ey Halime, iyi bil ki sen mübarek bir çocuk almış bulunuyorsun' dedi. Vallahi ben de böyle olmasını diliyor ve umuyordum dedim. 
Sonra hayvanıma bindim. Çocuğu da kucağıma aldım.''

Sütoğlumu annesine götürdüğüm zaman, 'Onu ne diye getirdin sütannesi? Halbuki yanında kalması için ne kadar ısrar etmiş durmuştun' dedi.
Allah oğlumu büyüttü. Ben artık üzerime düşen vazifeyi yerine getirmiş bulunuyorum. Doğrusu kendisinin başına bir şeyler gelmesinden de korktum. Şimdi onu sana istediğin gibi teslim ediyorum, dedim. 
Sen bu halde değildin bana doğrusunu haber ver dedi. Yoksa sen ona şeytanın musallat olduğundan mı korktun, dedi. Evet, dedim. Hayır vallahi, şeytan için ona musallat olmaya, sataşmaya hiç yol yoktur. Hiç şüphesiz benim oğlum için büyük bir hal ve şan vardır. Ben sana onun haberini bildireyim mi, dedi. Evet bildir, dedim.
Ben ona hamile olduğum zaman Şam topraklarından Busra'nın köşklerini bana aydınlatılıp gösteren bir nurun benden çıktığını gördüm. Ona hamileliğimde de vallahi bana hamilelikten daha hafif, daha kolay gelen bir şey görmedim. ''

Peygamberimiz aleyhisselam Halime hatunu gördükçe, ''Benim annem, annem! Benim annem!'' der kendisine candan sevgi ve saygı gösterir, omuz atkısını yere serip onu oturtur, bir dileği varsa hemen yerine getirirdi.

Doğduğu günün senei devriyesi geliyor. Bizler de müslümanlar olarak onun doğum gününü salevatı şerifelerle süsleyelim. Bol bol salatü selam gönderelim Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama. Salat ve selamları edep ve erkan içinde gönderelim. Büyük ve küçük günahlardan tövbe, güzel bir abdest ki abdest dualarını içselleştirerek abdest alalım. Unutmayalım salatü selamlarımız anında ona ulaşıyor. Böylece sanki onun huzurunda imişçesine, edebimizi (gönlümüz ve dış şeklimizi) muhafaza ederek Allahümme sallallahü seyyidina Muhammed, diyelim.

Ferden, ailecek ve cemaatle Kur'an okuyalım, Süleyman Çelebi'in peygamberimizi çok güzel anlattığı mevlid kasidesini de dinleyelim. Bu, müslüman Türklerde güzel bir adet olagelmiştir, güzel adetlerimizi devam ettirelim. Sonra ferden de dualar edelim; bizi ona ümmet ettiği için şükredelim. İç dünyamızı ve amellerimizi gözden geçirelim. Eksiklerimizi tamamlayalım. 

Efendimiz aleyhisselamın sütannesine nasıl hürmet ettiğini biliyoruz biz de anne ve babalarımıza hürmet edelim, ihtiyaçlarını görelim, hediyeler alalım, uzaktaysak telefon edelim. Annelerimizin ve babalarımızın dertlerini dinleyelim, onlara karşı sabırlı olalım. Tatlı ve yumuşak konuşalım, onlara karşı sesimizi yükseltmeyelim ki böylece hoşnutluklarını kazanalım. Hayır dualarına mazhar olalım.

Müslüman adeti olmayan bayramlardan ve eğlencelerden kaçınalım. Yılbaşlarında illa hoş vakit geçirmek istiyorsak bunların yerine kandil gecelerini ailemizle hoş vakit geçirecek şekilde geçirelim. Haram olan şeylerle değil, haram olan kadınlı erkekli şekilde değil, müslümanca eğlencelerimiz olsun. Kandil akşamına has özel yemekler yapalım, komşuya da ikram edelim. 

Peygamberimizin hayatını ciddi bir kaynaktan okuyalım. Mesela M. Asım Köksal hocaefendinin sekiz ciltlik eseri geniş bir araştırmanın mahsülüdür. Mübarek her cümlenin kaynağını sayfanın altına dipnot olarak vermiştir. 

Kur'an-i Kerim'den Peygamber aleyhisselamla ilgili ayetleri, üzerinde tefekkür ede ede okuyalım. Bu dini tanıyalım. Kur'an'ı ve Resulullah'ın sünnetini iyi bilelim. Yoksa hurafeler içinde yolumuzu kaybederiz. Çoluk çocuğumuzu muhakkak İslam terbiyesi ve İslam ilmiyle büyütelim. Ağaç yaş iken eğilir unutmayalım. İlk altı yaşta çocuğunuza çok şey verebilirsiniz. Onlara en iyi örnek siz olacaksınızdır. Çocuk önce anne ve babanın kopyası oluyor, sonra bulunduğu çevresi. 

İslam adetleri bize eğreti gelmesin. Bir yerde güzellik varsa onun kaynağı İslamdır. Doğum günü kutlamayı Hristiyanlar müslümanlardan öğrenmişlerdir. Ortaçağda Avrupa geri kalmışlık içinde, pis ve pespaye bir durumdaydı. Çocuklarını eğitim almaları için İslam ülkelerine göndermeye başladılar. İlk eğitim kurumları müslümanların medreselerinin aynısı idi.Onlar kafa yordu, emek verdi bilim ve teknikte bizi geçti. Fakat edep ve ahlakta geçemezler. Geçebilmeleri için müslümanlığı kabul etmeleri gerekir. Kabul etmezlerse geçemezler.

Biz de şimdi onların ışıltılı haline bakıp sanıyoruz ki medeniyet Avrupadır. Biz geçmişten bu güne yazılmış gerek yerli, gerek yabancı eserleri okuyabilmiş olsak hakikatı görürüz fakat okumuyoruz. Okursak o zaman kafamız da çalışmaya başlar. Uyuyoruz biz uyuyoruz. Allah bizi uyandırsın.

Mevlid kandiliniz mübarek olsun. Peygamberimizin doğum günü Tüm dünyaya hayır ve barış getirsin.



Teslime Gülsen Nurdoğan

Hiç yorum yok: