21 Mayıs 2013 Salı

SALİH MİRZABEYOĞLU BİR SEYYİD

Hz. Peygamber!

Rasülüssekaleyn, Server-i alem Muhammed Mustafa.. Sallallahü aleyhi vesellem!..

Ben ki senin o güzel hayatını okurken, o güzel ahlak-i hamidiyyeni, o güzel vasıflarını.. hayran oldum. Yeryüzünde senin gibi biri daha yaşamamış. Sen güzel ahlak örneği.. Sen centilmenlik.. sen zerafet.. sen vekar.. sen haysiyet, sen onur!..

Bir gün bir hadis-i şerifinle mest-yab oldum. ''Benim soyum kıyamete kadar devam edecektir.''

Çocuktum, hadis-i şerifleri idrakten yoksundum fakat seni tanıyordum, hadis-i şeriflerinle başlamıştı bu tanışma. Merak ediyordum; vasıflarını, şahsiyetini kitaplardan öğrendiğim sen. Nasıl biriydin?..

Bir merak kaldı gönül yurdumda; senin evlatların madem kıyamete kadar yaşayacak, ben onlardan birini olsun görmeliydim.

Gün geçti, devran döndü. Artık duyuyorum, görüyorum, tanıyorum..

Bir seyyid Ya Resulallah! Bir evlad-ı Resul, Salih Mirzabeyoğlu da..

Bilmiyorum, tanımıyorum. Bir mesajla, ''Salih Mirzabeyoğlu hakkında bir yazı yazar mısınız?'' mesajıyla tanıdım bu ismi.

Kim Salih Mirzabeyoğlu? Araştırayım, dedim. Arama motorlarından onlarca yazı ve videoya ulaştım. Okuduklarımın içinden şüphesiz ki beni en çok etkileyen ifadelerden biri onun bir seyyid olması idi.

Elliyedi kitap yazmış, şair ve mütefekkir. Düşünce adamı. Bir çetenin lideri gibi gösterilerek hapse tıkılmış.  İdam cezasıyla yargılanırken anayasanın değişmesi sebebiyle cezası müebbet hapse çevrilmiş. On beş yıldır hapiste. Bolu F tipi cezaevinde..

Onu tanımak için belgeseller dinledim. Şiirlerini okudum fakat henüz kitaplarına ulaşamadım. İnşallah kitaplarını da okumak nasip olur.

Mirzabeyoğluna hapishanede sayısız işkenceler yapılmış, bunlardan bazıları internete düşmüş. Korkunç! Hele bir telegram cezası var ki akıllara durgunluk veren nitelikte. Oysa Salih Mirzabeyoğlu'nun ispatlanmış bir suçu dahi yokmuş. Bu nasıl bir iştir. Hala suçu ispatlanmamış bir insan müebbet hapiste ve hala işkencede. Allah ona yardım etsin. Etsin de Allah yardımını kullarını sınava çekmek için gene kul eliyle gönderiyor.




Salih Mirzabeyoğlu'nun avukatıyla yapılan röportajdan bir kesit: Samet Doğan'ın Röportajı

Salih Mirzabeyoğlu’nun tutuklanmasından bu yana geçen süreyi kısaca özetler misiniz?

Salih bey 1998’in sonunda tutuklanmış, Metris Cezaevi’ne götürülmüş, 25 Ocak 2000 yılının gece yarısında hapishane duvarlarının delindiği, kimyevî gazların kullanıldığı, ölümlerin gerçekleştiği bir operasyonun ardından Kartal Cezaevi’ne, daha sonra da Bolu F Tipi Cezaevi’ne konulmuştur. Hâlen Bolu F Tipi Cezaevi’nde, 5 yıldır kaldığı tek kişilik hücresindedir.

Ne kadar ceza aldı?
Salih bey idam cezası aldı. Ceza, AB müktesebatı çerçevesinde yapılan düzenlemelerle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi.

Salih Mirzabeyoğlu tam olarak neyle suçlanıyor?
Tam olarak neyle suçlandığını, hangi suçtan dolayı ceza aldığını biz de bilmiyoruz. Herkes herkese suç isnad eder. Ancak mühim olan şahsın o suçu işleyip- işlemediği, bunun tesbiti ve verilecek cezanın o suça uygunluğudur.

Biraz açar mısınız?
Salih bey, mevcut anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmekten ve örgüt liderliğinden yargılandı. Yargılama, bunun üzerine bina edildi. Ancak gerek kendisinin, gerek avukatlarının yaptığı savunma bir tarafa, İddianame ve Gerekçeli Karar’da geçen ifadeler dahi Salih Bey’e üzerine atılı suçtan ceza verilemeyeceğinin ispatı niteliğindedir.

Karışık bir hukuk süreci olmuş anlaşılan…

Aslında hiç karışık değil. Türkiye’de kadim iki yanlış gelenek var… İlki fikir adamlarına ‘bölücü, yıkıcı’ yaftalarını asıp, mahkûm etmek. Diğeri de maalesef bir maşa mesabesinde olan kanun maddelerini hukuk zannetmek. ‘Kanun maşasını elinde tutan, karşısındakine yöneltir. İstediği gibi yargılar, istediği gibi hüküm verir. Biliyorsunuz ki, Salih Bey’in tutuklandığı süreç 28 Şubat’ın hemen ertesi bir dönemdir. En iptidâi anlamda dahi hukukun olmadığı bir süreç. Bu süreçte hukuku da etkileyen, yön veren kara propaganda her yerdedir. Kara propaganda Salih Bey’in emniyet güçlerince alındığı andan itibaren başlamıştır.

‘Örgüt evinde yakalandı’…

Meselâ o cümle... Salih Bey o dönemde sanki 41 tane eser vermemiş, sanki illegal bir adammış, kaçıyormuş, bir yere sığınmış da polisin yaptığı operasyonla kaçtığı yerde yakalanmış gibi bir hava…

Oysa ki?..

Oysa ki Salih Bey eşi ve çocuklarının yanında alınmıştır. Alındığı yer de çocuğunun okulunun önüdür. Eşiyle birlikte o zaman için ilkokula giden çocuğunu okuldan almaya gidiyor. Polisler geliyor ve hiçbir arama, yakalama izni olmaksızın Salih Bey’i ve eşini ilkokulun önünden alıyor. Daha sonra evde arama yapıyorlar. Medyaya da “örgüt evinde yakalandı” diye servis ediliyor.

Daha sonra…
Daha sonrası, sorgulama aşaması... Burası mühimdir. Polis sorguluyor. Sorgu zabtını istediği gibi tertip edip, kurguluyor ve o kurgu savcının önüne gidiyor. Ve koskoca DGM Savcısı da polis sorgularını maalesef aynen kabul edip, iddianamesini mahkemeye sunuyor. Aynı hatayı mahkeme de işleyerek iddianameyi kabul ediyor ve polis sorgu tutanaklarının üzerine hüküm bina ediyor. Dikkat edin; hukukî süreçten değil, hukuk adına işlenen cinayetlerden bahsediyoruz. Bu süreci özetleyen çok güzel bir olayı anlatayım izninizle…

Buyrun…

Polis sorgusunda Salih Bey’e aynen şunlar söyleniyor: “Yukarıdan bastırıyorlar, sen İBDA-C örgütünün lideri olduğunu mecburen kabul edeceksin!”

Yukarısı?..

Yukarısına geliriz... Sorgulama esnasında Salih Bey’e söylenen şeylerden birisi de şu: “Biliyoruz. Tamam, hiç kimseyle görüşmediğini ve tanımadığını kabul ediyoruz; talimat da vermediğini kabul ediyoruz… Gelelim şu liderlik mevzuuna…” Salih Bey de; “hiç kimseyle görüşmemişim, talimat vermemişim, bunu siz de biliyorsunuz. Ben bu durumda illegal bir örgütün nasıl başı olabilirim ki?” diye mukabelede bulunuyor. Aynı polis ısrarla devam ediyor: “Gel sen şunu güzellikle kabul et. Hem biz sana kötülük yapmak istemiyoruz. İsteseydik evinin bahçesine eroini gömer, “eroin yakaladık” derdik. Salih Bey bu ‘cazip’ teklifi kabul etmeyip, fikir adamlığından bahsedince aynı polis, hukukun Türkiye’de nasıl işlediğini gösteren fevkalâde bir lâf ediyor: “Aslanım, Savcı senin kitaplarını okuyacak değil ya… Buradan önüne ne giderse o.”

....................................................................


                                                  Teslime Gülsen Nurdoğan


Hiç yorum yok: