Bu gün twitterde ''Tesettür moda malzemesi olduktan sonra 'ÖRTME' işlevini kaybetti'' diye bir cümle okudum.
Tesesettürde moda olur mu?
İslam dininde açıklığa kavuşmamış hiç bir mesele yoktur. Müslüman kadının giyiminin ölçüsü bellidir. Erkeğin giyiminin ölçüsü de bellidir. Kadın olsun erkek olsun vücut hatlarını göstermeyen bolca kıyafet esastır. Bunun yanısıra rahatlığı, kullanışlılığı da esastır. Allah'ü Teala Hazretlerinin her emri insanın ruh ve beden sağlığına uygundur.
İslam, fertlerin toplum içinde temiz ve edepli olmasını emreder. Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem soğan ve sarmısak gibi kötü kokulu yiyeceklerin yenilerek mescide gelinmemesini emreder. Dişlerin tertemiz olmasını, misvakla alınan bir abdestle kılınan namazın yetmiş misli sevap olduğunu buyurur. Temizlik ve düzen hakkında o kadar çok ayet ve hadis vardır ki..
Aynaya bakmak, saçları taramak, tırnakları kesmek temizlik ve düzenle ilgilidir.
İnsanların ilgisini çekecek kadar lüks giyinmek İslamda hoş görülmez. Aynı zamanda insanların nefretine sebeb olacak tarzda kötü giyinmek de hoş değildir. Hatta zengin bir insanın iyi de giyinmesi gerekir. Zira Allah cc. Hazretleri nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever. Hatta bazı büyükler zengin olmasalar da iyi giyinmeyi tercih ederlermiş ki gören fukaralar onu zengin sansınlar da ihtiyaçlarını kendilerine arzetsinler diye.
Kendi temizlik ve zerafetine son derece dikkat eden Efendimiz aleyhisselam ümmetinin kadınlarının pejmürde giyinmesini ister miydi? Fakat her fiil gibi kıyafette de amaç Allah rızası olmalıdır. Nitekim niyeti Allahın rızası olmayan bir kadın tepeden tırnağa sımsıkı kapansa da onun giyiminin belki Allah indinde hiç bir kıymeti olmayacaktır.
Tesettür denince önce müslüman kadının giyimi akla geliyor. Doğrudur ve güzeldir bu. Fakat müslüman erkek için de tesettür farzdır.
Tesettürde moda kavramı..
Son yıllarda tesettür moda dünyası hızlı bir şekilde çalışıyor. Lakin gene de İslama tam anlamıyla uygun kıyafet bulmak zor. Pardesüler dar kesim. Gömlek ve bluzlarda, etek ve pantolonlarda tam bir tesettür hakim değil. Etek boyları genelde kısa. Gömlek ve bluzların kolları el bileklerini tam örtmüyor. Bunlarla namaz kılınacak olsa Allah korusun namazlar fasid olabilir. Çünki eller tekbir için kaldırıldığında bileklerin bir bölümü görünebiliyor.
Tesettür modası İslami giyimi albenili hale getirecekse neden olmasın. Modacılar isterlerse tesettürü daha da güzelleştirebilir. Fakat asıl marifet tesettürü kimin için benimsediğimizdir. Çünki ameller niyetlere göredir.
Yazımı İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman hocaefendinin Tesettür ve Kıyafet konulu yazısından aldığım şu altı maddeyi de ilave ederek bitiriyorum.
1. İslâm erkeklerden ve kadınlardan belli bir kıyâfete bürünmelerini değil, örtülmesi gereken, "zînet ve avret" diye ifade edilen yerlerini örtmelerini, örtmek için giydikleri elbisenin, altını gösterecek kadar ince ve örtülen yerin şeklini apaçık (açık görüldüğünde yapacağı etkiyi yapacak şekilde) dışa yansıtacak kadar dar olmamasını istemektedir.
2. Kadının, mahrem olmayan erkekler yanında açmasına izin verilen zîneti - en geniş tanımlamaya göre- yüzü, bilekleriyle birlikte elleri, topuktan biraz yukarıya kadar ayaklarıdır. Erkeğinaçabileceği yerleri ise göbeği ile dizkapağı arası dışında kalan vücûdudur. Dizkapağının yukarısı (uyluk kısmı) da gerektiğinde açılabilir diyen müctehidler vardır. Aralarında devamlı olarak evlenme engeli bulunan (dinen evlenmeleri câiz olmayan) baba, oğul, kardeş gibi akraba yanında kadın -bazı müctehidlere göre sırtı müstesna- göbek-dizkapağı arası bölge dışında kalan vücûdunu açabilir. Şu halde ev içinde -na-mahrem kimseler yok iken- tesettürlü olmak mecbûriyeti yoktur. Karı-koca arasında açılmayacak zînet ve avret yoktur.
3. Mahrem akrabanın, açılması câiz olan yerlere dokunması da câizdir. Baba kızını, anne oğlunu öpebilir, kızı babasının ellerini, yanağını öpebilir...
4. Dışarı çıkarken çarşaf giymek şart değildir. Kur'ân'da geçen "cilbâb" kelimesinın birden fazla mânâsı vardır; genel anlamı üst giysi demektir, baştan basenlere kadar örten üst giysiye de cilbab denmiştir. Dînin istediği belli bir giysi veya kıyâfet değil, uygun bir şekilde örtünmektir, tesettürdür. Bir köylü hanım düşünelim, tarlada çalışmaya gidecek, entarisinin üzerine geniş şalvarını çeker, başına da saçını, boynunu ve göğsünü örtecek (buralarda açık yer bırakmayacak) bir başörtüsü bağlar ve işine gider; bu örtünme ve giyinme dîne uygundur, bununla tesettür emri yerine getirilmiş olur. Şehirde bir hanım dışarı çıkarken, üzerine uzunca (topuklarına yakın) bir pardesü ve başına da uygun bağlanmış bir başörtüsü giydiğinde, örtünme emrini yerine getirmiş olur. Uygun örtünmeyi sağlayan, daha fazla parçadan oluşan başka kıyâfetler de bulunabilir, kullanılabilir. Bunları bulmak, sunmak, beğendirerek gençlerin örtünmesini sağlamak üzere özel çalışmalar yapılmalıdır. Tesettür defilelerinin amacı ticaret ise, bu amaca ulaşmak için dînin şekil ve amaç olarak koyduğu sınırlar aşılıyorsa bunlara câiz diyemeyiz. Ama; bizim yukarıda "yapılmalıdır" dediğimiz çalışmalar çerçevesine giriyorsa elbette câiz, hattâ gerekli olur.
5. Elbisenin ismi değil, hangi cinse ait olduğu önemlidir. Eskiden şalvar denilen giysinin erkek için olanı da, kadın için olanı da vardı. Bugün de ceket, yelek, hırka, pantolon... ismi verilen giysilerin kadınlara ve erkeklere mahsus olanları vardır. Kadın "kadın pantolonu veya şalvarı" giyebilir, bunu yaptığında erkek elebisesi giymiş, erkekliğe özenmiş olmaz. Ancak pantolon giymesi halinde yukarısı dar olacağından üzerine -vücûdunun hatlarını belli eden kısmı örtmek üzere- başka bir şey daha giymesi gerekir.
6. Sahâbe kadınlarının giysileri içinde beyaz, siyah, yeşil, sarı renkte olanlarının bulunduğu sağlam rivâyetlerde zikredilmiştir. Giyilen elbisenin çirkin ve itici olması gerektiğine dair hiçbir nakli delîl (âyet, hadîs) yoktur. Erkeğin ilgisini çekmesin diye kadınlara, Allah'ın ve Resûlü'nün (s.a.v.) yüklemediğini yüklemek, istemediklerini onlardan istemek doğru değildir. Kadın el içine çıkacak kadar ve şekilde giyinir. Giysileri seksi olmamak, karşı cinsin dikatini çekmek amacıyla düzenlenmiş bulunmamak şartıyla güzel, zarîf, estetik de olabilir. Bundan sonrası kadını değil, ona bakan erkekleri ilgilendirir; sorumluluk onlara geçer, onlar da gözlerini sakınmak, kendilerini firenlemek sûretiyle kulluklarını yerine getirmek mecbûriyetindedirler. İmtihan dünyası, günah imkân ve fırsatlarının yok olduğu, yok edildiği, insanların isteseler bile günah işleyemeyecekleri bir dünya değildir. İmtihanı, bu imkân ve fırsatlara rağmen irâdesini kullanan ve dînin sınırları içinde yaşayanlar kazanacaklardır. Din, birileri günaha girmesin diye diğerlerinin hak ve özgürlüklerini -gereğinden fazla, bilinen sınırların dışında- kıstlama yoluna gitmemiştir.
Bu konularda farklı düşünen, ölçüleri farklı tutan âlimler de vardır; ancak hiçbir beşerî ictihad ve yorum bütün müslümanları bağlamaz; bilgisi az olan müminler âlimlerden aldıkları fetvâya uyarlar, farklı fetvâlar onları bağlamaz.
Gülsen Nurdoğan
Tesesettürde moda olur mu?
İslam dininde açıklığa kavuşmamış hiç bir mesele yoktur. Müslüman kadının giyiminin ölçüsü bellidir. Erkeğin giyiminin ölçüsü de bellidir. Kadın olsun erkek olsun vücut hatlarını göstermeyen bolca kıyafet esastır. Bunun yanısıra rahatlığı, kullanışlılığı da esastır. Allah'ü Teala Hazretlerinin her emri insanın ruh ve beden sağlığına uygundur.
İslam, fertlerin toplum içinde temiz ve edepli olmasını emreder. Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem soğan ve sarmısak gibi kötü kokulu yiyeceklerin yenilerek mescide gelinmemesini emreder. Dişlerin tertemiz olmasını, misvakla alınan bir abdestle kılınan namazın yetmiş misli sevap olduğunu buyurur. Temizlik ve düzen hakkında o kadar çok ayet ve hadis vardır ki..
Aynaya bakmak, saçları taramak, tırnakları kesmek temizlik ve düzenle ilgilidir.
İnsanların ilgisini çekecek kadar lüks giyinmek İslamda hoş görülmez. Aynı zamanda insanların nefretine sebeb olacak tarzda kötü giyinmek de hoş değildir. Hatta zengin bir insanın iyi de giyinmesi gerekir. Zira Allah cc. Hazretleri nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever. Hatta bazı büyükler zengin olmasalar da iyi giyinmeyi tercih ederlermiş ki gören fukaralar onu zengin sansınlar da ihtiyaçlarını kendilerine arzetsinler diye.
Kendi temizlik ve zerafetine son derece dikkat eden Efendimiz aleyhisselam ümmetinin kadınlarının pejmürde giyinmesini ister miydi? Fakat her fiil gibi kıyafette de amaç Allah rızası olmalıdır. Nitekim niyeti Allahın rızası olmayan bir kadın tepeden tırnağa sımsıkı kapansa da onun giyiminin belki Allah indinde hiç bir kıymeti olmayacaktır.
Tesettür denince önce müslüman kadının giyimi akla geliyor. Doğrudur ve güzeldir bu. Fakat müslüman erkek için de tesettür farzdır.
Tesettürde moda kavramı..
Son yıllarda tesettür moda dünyası hızlı bir şekilde çalışıyor. Lakin gene de İslama tam anlamıyla uygun kıyafet bulmak zor. Pardesüler dar kesim. Gömlek ve bluzlarda, etek ve pantolonlarda tam bir tesettür hakim değil. Etek boyları genelde kısa. Gömlek ve bluzların kolları el bileklerini tam örtmüyor. Bunlarla namaz kılınacak olsa Allah korusun namazlar fasid olabilir. Çünki eller tekbir için kaldırıldığında bileklerin bir bölümü görünebiliyor.
Tesettür modası İslami giyimi albenili hale getirecekse neden olmasın. Modacılar isterlerse tesettürü daha da güzelleştirebilir. Fakat asıl marifet tesettürü kimin için benimsediğimizdir. Çünki ameller niyetlere göredir.
Yazımı İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman hocaefendinin Tesettür ve Kıyafet konulu yazısından aldığım şu altı maddeyi de ilave ederek bitiriyorum.
1. İslâm erkeklerden ve kadınlardan belli bir kıyâfete bürünmelerini değil, örtülmesi gereken, "zînet ve avret" diye ifade edilen yerlerini örtmelerini, örtmek için giydikleri elbisenin, altını gösterecek kadar ince ve örtülen yerin şeklini apaçık (açık görüldüğünde yapacağı etkiyi yapacak şekilde) dışa yansıtacak kadar dar olmamasını istemektedir.
2. Kadının, mahrem olmayan erkekler yanında açmasına izin verilen zîneti - en geniş tanımlamaya göre- yüzü, bilekleriyle birlikte elleri, topuktan biraz yukarıya kadar ayaklarıdır. Erkeğinaçabileceği yerleri ise göbeği ile dizkapağı arası dışında kalan vücûdudur. Dizkapağının yukarısı (uyluk kısmı) da gerektiğinde açılabilir diyen müctehidler vardır. Aralarında devamlı olarak evlenme engeli bulunan (dinen evlenmeleri câiz olmayan) baba, oğul, kardeş gibi akraba yanında kadın -bazı müctehidlere göre sırtı müstesna- göbek-dizkapağı arası bölge dışında kalan vücûdunu açabilir. Şu halde ev içinde -na-mahrem kimseler yok iken- tesettürlü olmak mecbûriyeti yoktur. Karı-koca arasında açılmayacak zînet ve avret yoktur.
3. Mahrem akrabanın, açılması câiz olan yerlere dokunması da câizdir. Baba kızını, anne oğlunu öpebilir, kızı babasının ellerini, yanağını öpebilir...
4. Dışarı çıkarken çarşaf giymek şart değildir. Kur'ân'da geçen "cilbâb" kelimesinın birden fazla mânâsı vardır; genel anlamı üst giysi demektir, baştan basenlere kadar örten üst giysiye de cilbab denmiştir. Dînin istediği belli bir giysi veya kıyâfet değil, uygun bir şekilde örtünmektir, tesettürdür. Bir köylü hanım düşünelim, tarlada çalışmaya gidecek, entarisinin üzerine geniş şalvarını çeker, başına da saçını, boynunu ve göğsünü örtecek (buralarda açık yer bırakmayacak) bir başörtüsü bağlar ve işine gider; bu örtünme ve giyinme dîne uygundur, bununla tesettür emri yerine getirilmiş olur. Şehirde bir hanım dışarı çıkarken, üzerine uzunca (topuklarına yakın) bir pardesü ve başına da uygun bağlanmış bir başörtüsü giydiğinde, örtünme emrini yerine getirmiş olur. Uygun örtünmeyi sağlayan, daha fazla parçadan oluşan başka kıyâfetler de bulunabilir, kullanılabilir. Bunları bulmak, sunmak, beğendirerek gençlerin örtünmesini sağlamak üzere özel çalışmalar yapılmalıdır. Tesettür defilelerinin amacı ticaret ise, bu amaca ulaşmak için dînin şekil ve amaç olarak koyduğu sınırlar aşılıyorsa bunlara câiz diyemeyiz. Ama; bizim yukarıda "yapılmalıdır" dediğimiz çalışmalar çerçevesine giriyorsa elbette câiz, hattâ gerekli olur.
5. Elbisenin ismi değil, hangi cinse ait olduğu önemlidir. Eskiden şalvar denilen giysinin erkek için olanı da, kadın için olanı da vardı. Bugün de ceket, yelek, hırka, pantolon... ismi verilen giysilerin kadınlara ve erkeklere mahsus olanları vardır. Kadın "kadın pantolonu veya şalvarı" giyebilir, bunu yaptığında erkek elebisesi giymiş, erkekliğe özenmiş olmaz. Ancak pantolon giymesi halinde yukarısı dar olacağından üzerine -vücûdunun hatlarını belli eden kısmı örtmek üzere- başka bir şey daha giymesi gerekir.
6. Sahâbe kadınlarının giysileri içinde beyaz, siyah, yeşil, sarı renkte olanlarının bulunduğu sağlam rivâyetlerde zikredilmiştir. Giyilen elbisenin çirkin ve itici olması gerektiğine dair hiçbir nakli delîl (âyet, hadîs) yoktur. Erkeğin ilgisini çekmesin diye kadınlara, Allah'ın ve Resûlü'nün (s.a.v.) yüklemediğini yüklemek, istemediklerini onlardan istemek doğru değildir. Kadın el içine çıkacak kadar ve şekilde giyinir. Giysileri seksi olmamak, karşı cinsin dikatini çekmek amacıyla düzenlenmiş bulunmamak şartıyla güzel, zarîf, estetik de olabilir. Bundan sonrası kadını değil, ona bakan erkekleri ilgilendirir; sorumluluk onlara geçer, onlar da gözlerini sakınmak, kendilerini firenlemek sûretiyle kulluklarını yerine getirmek mecbûriyetindedirler. İmtihan dünyası, günah imkân ve fırsatlarının yok olduğu, yok edildiği, insanların isteseler bile günah işleyemeyecekleri bir dünya değildir. İmtihanı, bu imkân ve fırsatlara rağmen irâdesini kullanan ve dînin sınırları içinde yaşayanlar kazanacaklardır. Din, birileri günaha girmesin diye diğerlerinin hak ve özgürlüklerini -gereğinden fazla, bilinen sınırların dışında- kıstlama yoluna gitmemiştir.
Bu konularda farklı düşünen, ölçüleri farklı tutan âlimler de vardır; ancak hiçbir beşerî ictihad ve yorum bütün müslümanları bağlamaz; bilgisi az olan müminler âlimlerden aldıkları fetvâya uyarlar, farklı fetvâlar onları bağlamaz.
Gülsen Nurdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder