Tirşik, zehirli bir pancardan yapılan yemektir. Karadeniz'de Ordu'lular yılan nünüğü derler.Tirşik pancarına Giresun kalesinde de rastlamıştım. Belki başka yerlerde başka adlarla biliniyor. Fakat tirşik yemeğini yapan, icad eden K. Maraş'ın Andırın ilçesi köyleridir. Bu yüzden Andırın doktoru diye ün salmıştır.
Sonbaharda toprağın yüzüne çıkmaya başlayan bitki esasında bir kış bitkisidir. Onu bu haliyle hiç bir hayvan dahi yemez. Suyu ellere değdiğinde kaşındırır. Buna yöre halkı, pancar ısırdı, der
Beş-altı yaşlarındaydım. Benden yedi-sekiz yaş büyük olan amcam okuldan gelmişti. Bakkaldan bir şey getirdim, aç ağzını, yum gözünü, deyince çocukluk bu ya, açtım ağzımı.. Amcam ağzıma pancar yaprağı koymuş. Müthiş bir şekilde yanıyordu ağzım. Bıçaklarla doğranıyor gibi oluyordu. Nar ekşisi sürdüklerini hatırlıyorum..Yani tirşik pancarı böyle bir şey.
Fakat bu zehirli bitkiyi Andırın kadını aş etmesini bilmiş. Hem yemek hem şifa..
Akşamdan incecik kıyılan pancar yaprağı (ellere eldiven takılması tavsiye olunur), bir kaç kez yıkanır. Sonra elinizi yakabilecek ısıda yarısı suyla dolu büyücek tencereye aktarılır. Yanısıra ayrı bir kapta soğuk suda çırpılmış un, biraz yoğurt, nohut ve ya yarma eklenir. Bastırdığınızda su yüzeye çıkacak şekilde olmalıdır. Böylece tencerenin üzeri unla tamamen sıvanır. İhtiyaten içine bir ağaç kaşık atılır ki iyice ekşisin. Tencerenin ağzı kapatılıp üzeri, kalın bezlerle kapatılır. (yoğurt mayalar gibi, hatta daha da sıkıca bastırılır).
Halk arasında şöyle denir; haşarı birinin ceketiyle örtülürse tirşik iyi ekşir. Ve ya şöyle de denir; tirşik bastırırken kavga edeceksin ki iyi ekşisin..))
Yani tirşik ekşitmek öyle de kolaycık bir şey değildir.
Ertesi gün (oniki saat sonra tencerenin üzeri açılır. Ekşiyip ekşimediği kokusundan bilinir. Tencerenin üzerindeki unun fazlası kaşıkla alınır ki tencere ilk etapta dibine tutmasın. Suyu çekene kadar pişirilir. Kontrol edilir, hala ısırıyorsa kaynar su ilave edilerek biraz daha pişirilir. Suyunu çeken tirşiğe tuz eklenir. Sonra da kaynar su, kıvamı ayarlanıncaya dek ilave edilir. Kaynayınca ayrı bir kapta soğuk su ile karıştırılan un katılır. Bir- iki taşım daha kaynatılıp bolca sarmısak konularak ocaktan alınır. Yanında bulgur pilavıyla servis edilir.
Sonbahar kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı mı kuzu kulağı gibi çıkar toprağın yüzüne.
Akdeniz ikliminin uzandığı alçak ve yüksek yerlerde, çalı diplerinde, ekin tarlalarında, taş ve ağaç kovuklarında kendiliğinden yetişir. Çalı dibindekiler ince saplı, mor bedenli, ekin tarlalarında, taş kovuklarında olanları sarı kalın bedenlidir. Otsu bir bitkidir. Nisan ayının sonunda mor renkli çiçekler açar. Çiçek açtıktan sonra yemeği yapılmaz. Daha sonra bu çiçekte mısır koçanı gibi boncuk boncuk dizili, kırmızı tohumlar oluşur. Bu tohumlar ilaç yapımında kullanılır..
Her yıl bahar ayında Andırın ve Kadirli ilçelerinde Tirşik şenlikleri yapılır. Bu şenliklerin amacı Tirşiğin adını tüm dünyaya duyurmaktır. Eskiden sadece Andırınlılar'ın bildiği tirşiği bağlı olduğu il bile bilmezdi. Şimdi biliniyor. Hatta ekimi yapılıyor. Dağlarda kendiliğinden yetişen, kimsenin itibar etmediği tirşik pancarı adını duyurmuş durumda. Kıştan pişirilip diffirizlere atılıyor. Yaz aylarında da keyifle içilen bir çorba oluyor.
Tirşik bağırsak parazitlerine, kanser gibi hastalıklara iyi geliyor. Ayrıca yağsız, salçasız bir ot yemeği olması hasebiyle iyi bir diyet ve perhiz yemeği.. Bağırsakları çalıştırıcı, iştah artırıcı güzel bir çorba.
Yöre insanı Abbas Paksoy'un şiiriyle Tirşiği biraz daha tanıyalım..
Tirşik dediğin de, zehirli bir ot.
Yanına bile varmaz, aç ölen at.
Hele dilinle, çiğsini biraz tat.
Kuduz it gibi, nasıl dalar tirşik.
Çalı diplerini, tek tek yoklarlar.
Fare kulağı, gibiyi toplarlar.
Bir pişirim olunca da, hoplarlar.
Hemen eve doğru, koşarlar tirşik.
Cıdırlıdır, Kastalın çalıları.
Tirşik toplar, hasta karıları.
Yolda dolaşan, eşek arıları,
Sorsam, yerini söylemezler tirşik.
Kazana girer, taşarak kaynarsın.
Şimşirden çömçe ile, dans oynarsın.
Kesme kütüğü de, altında yansın.
Lokur lokur pişmen, hoş olur tirşik.
İyice pişip, ocaktan inince,
Sarımsak da, içine tam sinince,
Çocuklar da, etrafında dönünce.
O, kokun da, bir başka olur tirşik.
Andırın doktoru, diye satarlar.
Kadirli de, gramını tartarlar.
Paksoy’umun, gözleri nasıl parlar.
Senin adını da, duyunca tirşik.
Gülsen Nurdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder