28 Mart 2014 Cuma

Delağra'nın Yazarı Musa Aslansofuoğlu'yla Söyleşi

Memleketlim bir yazarla,  yazdığı kitap hakkında  konuştuk...

Geçen gün yazar Mansur Işıkbol'un kitap tanıtım ve söyleşi gününe davetliydim.. En azından kendi bölgemde yazmakla uğraşan kim var? Kimler ne yazıyor? bir tanıyayım açısından davete  icabet ettim. Kadirli'li tarihçi yazarlar, ozanlar, roman ve hikaye yazarları velhasıl küçük bir ilçede büyükçe bir masanın etrafını dolduracak kadar bir yazar grubuyla görüştük..

O yazarlardan Delağra romanının yazarı Musa Aslansofuoğlu beyefendiyle bir söyleşi gerçekleştirdik..

Musa Aslansofuoğlu 1965 yılında Kadirli'de doğdu. 1986 yılında öğretmenliğe başladı. Çukurova Üniversitesinde Bilgisayar formatör öğretmenliği de yapan yazar halen Kadirli'de bir ilköğretim okulunda görev yapmaktadır. Yazarın, belgesel hazırlayıcılığı, gazete, dergi yayıncılığı yanında izcilik etkinlikleri, çeşitli dernek ve vakıflarda yöneticilik gibi faaliyetleri de bulunmaktadır.

Eşi de kendisi gibi öğretmen olan Musa Aslansofuoğlu üç çocuk sahibi. 


İlk sorum: 
-Neden bu romanı yazdınız?

-Sözlerde yaşayan bir halk sevdalısının yazıya geçirilmesi ve genç kuşaklarla birlikte onun örnek yaşamının bilinmesi..

-Çok güzel!.. Peki kimdir bu Delağra romanında bahsettiğiniz halk sevdalısı? Gerçek kimliği nedir?

-Kadirli'de doğmuş ve Kadirli'nin kuzey yaylalarında yaşamış, fizikî gücüyle olağanüstü ün yapmış biri. Fakat gücünü ve kuvvetini insanlara, hayvanlara adamış, bu yüzden de kendi halkı tarafından çok sevilmiş bir yiğit..

-Asıl adı Mustafa. Halk ona esmer olduğu için ''gara'', çok güçlü olduğu için ''deli'' demiş. ''Delikara'' Dilimize, Delağra olarak geçmiş. Yazıya sığdıramıyorum gücünü...

-Delağra'yı yani Delikara'yı romanlaştırmak fikri ilk olarak ne zaman aklınıza geldi?

-Yirmi yıldır kitaplara geçmesi için bilgi topladım. Yazarlara rica ettim. Kimse yazmak istemedi. İki yıl önce kendim yazmaya başladım; çok ama çok ilgi gördü, beğenildi. Benim anlatma kabiliyetimden ziyade, Delağra'nın kendi yaşam özelliğinden bu ilgi..

-Kendimi vakfettim Teslime hanım... (Yazar müstear ismimi zikrediyor.) Biliyorum ki çok önemli bir görevim var. Ben bu romana başlarken Allah'tan izin istedim; Allah'ım, senin rızan olursa Delağra'yı yazmak istiyorum. Eğer hayır varsa beni muaffak et, dedim.

-Muhteşem!.. Bu çok önemli hocam. Gerçekten Allah'tan yardım isteyerek yazmaya başlamışsanız öncelikle sizi tebrik ederim.

-Romanda geçen ''zavurlama'' bölümü çok ilginçti.

-O dönemde motive etme anlamı taşır..

-Her ne kadar Delağra güçlü kuvvetli bir insan olsa da kitapta biraz abartı var mı?

-Kesinlikle abartı yok!

-Güzel bir kitap olmuş, gerçek bir şahsiyeti anlatmışsınız. Bu bir hizmettir. Emeğinize sağlık.

-Kitap kaç seriden oluşacak?

-Delağra'yla ilgili yüzlerce hikaye derlerim. Bu, ''Delağra (kuyu)'' yazıldı. Şimdi ''Delağra (Bozoğlan)'' bitti resimleniyor. Bu ay çıkacak. 

-Maaşallah!

- ''Delağra Doğuyor'' yazıyorum. Tahminimce irili ufaklı yirmi tane sete dönüşecek.

-Bozoğlan bitti. Delağra Doğuyor'u yazıyorsunuz, doğru mu anladım?

-Allah'ın izni ve yardımıyla. Evet.

-Yani üçüncü kitaba başladık..

-Evet iki yüz elli sayfalık roman oluyor. Size bir iki olay anlatsam çok beğenirsiniz. Bir de yeni çıkan ''Bizdeki Yiğit'' var, biliyorsunuz.

-Yok biz sadece Delağra'yı konuşacağız.

-Onun içinde Delağra'nın bahsi geçiyor.

-Bir kaç gün önce Karac'oğlan Kültür merkezindeydim. Delağra'ya bayıldılar, dinlemeye doyamadılar..

-Muhakkak. İnanıyorum fakat yazacaklarınızı anlatmasanız. Kitap çıkmadan büyüsünü bozmayın, derim..

-Kendimi kaptırıyorum

-Evet roman kahramanı sizi coşturuyor.

- Aynen öyle.

-Şimdi Musa hocam kitapta geçen zavurlama olayını anlatır mısınız? Sanırım bu Çukurova'ya has bir anlatım.. Zavurlama ne demektir?

-Delağra'nın çok güçlü olduğunu bilen halk onun neden hoşlandığını da biliyor. Bu yüzden ''Ha Gara! Ha Gara!'' diye motive etmek için destek veriyor. Halk bu motive etme olayına zavurlama, diyor.Günümüzde azarlama olarak anlaşılmakta. O dönemde övme, galeyana getirme, destekleme anlamı içeriyordu.

-Şimdi buna amigoluk, tezahurat desek.

-Evet. Çok güzel. Ama amigoluk bir grubu idare eden kişi. Delağra'da bütün halk.

Tabi millet olarak alkışlanmayı, beğenilmeyi daha doğrusu Delağra gibi zavurlanmayı seviyoruz. Doğru mu? Emeğimizin desteklenmesi bizi motive ediyor ve bu yapılmalı.

-Ha Gara dersen coşarmış
Coşar kendini aşarmış
Balcıoğlu'nda yaşarmış
Devmiş dev Deligara



-Hocam Delağra sizi öyle kendisine bağlamış ki!..

-Çocukluğumda onun hikayeleriyle büyüdüm ben. Büyük, büyükannem sekiz yıl bizimle yaşadı. Hep anlatırdı. Bizzat görmüş Delağra'yı. Bizim bölgelerde kime sorsanız bilir. 

-Bu coşku sizde oldukça, daha çoook Delağra hikayeleri yazacaksınız, sanıyorum. Kaleminize kuvvet diyorum. Hayırlara vesile olsun. Delağra'nın adı, sayenizde  kıyamete kadar yaşayacak. Allah ona rahmet eylesin. Söyleşimizi bitirirken kitaptaki  zavurlama bölümünden bir kesit sunmak istiyorum.

''Delağra:

-Ya Allah! huh! huh! huh! demeye başlayınca, orada bulunanlardaki tüm heyecan ve merak duygusu doruk noktasına ulaşmıştı.

Delağra, ''huh! huh! huh!'' derken ''Hayda bre!'' diye bir nara attı ki, orada bulunanların ''Ha Gara! Ha Gara! diye bağırmaları bir anda son buldu. Velakin o nara sesi Dede dağını çınlattı. Oradakiler böyle bir narayı belki de hiç duymamışlardı. Öyle tok, öyle keskin, öyle şiddetli, öyle aslan sesi gibi bir naraydı k, duyanlar kulaklarına inanamamıştı.

Narayla birlikte Delağra, olanca gücüyle tosunu kavradı. Tosunu çekerken sanki deprem oluyormuşçasına kuyu sallanmaya başladı....''


Teslime Gülsen Nurdoğan












Hiç yorum yok: