Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya, ağlayarak...
Ahmet Haşim'in Merdiven şiirinin en etkileyici bölümü..
Şair bu dizelerde neyi anlatmak istedi, hepimizce meçhûl. Zira yazarın ve şairin yazdıklarının iki yüzü vardır ve o bir yüzü sadece şaire dönüktür.
Rahmetullahi aleyh Prof. Dr. M. Es'ad Coşan, İDEAL YOL olarak bastırılan Başmakalelerinin ilkinde bu şiirden bahsetmiş. Bu arada hocamızın ismini yazarken, Es'ad taki ayraca hep dikkat ederim. Hocaefendi isminin teleffuzunu zikrederken bu ayrıntıya değinmiş, Esed Değil, orda bir ayn var; Es'ad demişti. Esed arslan demektir, Es'ad ise saadet, çok mutlu anlamına gelir, derdi.
Düşünmüşümdür ki şu zalim Beşşar Esed'ten ötürü belki de hocamız isminin telaffuzu üzerinde durmuş, isminin doğru zikredilmesini, ordaki ayn harfinin belirtilmesi gerektiğini söylemiştir. Fakat arapça olan bu isimler türkçe olarak söylenirken bu ince farklar bilinmiyor. O yüzden böyle bir ayraç hocamızın ismine ait manayı hissettiriyor.
Es'ad Coşan hocaefendi Suudi Arabistan devletinden bahsederken de ordaki Arap lafzını kaldırır Suud hükümeti derdi. Bunu böyle söylemesinin sebebini de, Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi vesellem'in soyu olan Arap kavmine hürmetine bağlardım. Suud hükümetinin İslam dinine aykırı tavırlarına hocamın ince bir nezaketle protestosudur derdim..
Geçelim..
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden; bu hayatı bir merdivenden çıkar gibi ağır ağır yaşayacaksın ve eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak.. olacak.. Ömrün sonunda sonbaharda yaprakların dökülüşü gibi yaşamış olduğun hayatın semeresini göreceksin, anlayacaksın, farkedeceksin. Ve koskoca ömür bittiiii!.. üzüleceksin, ağlayarak bakacaksın.
İnansalar da inanmasalar da Allah var, ahiret var, ahirette Allah'ın ince ince hesabı var. Akıllı bir insan bu gerçeği bilir ve hesabını veremeyeceği işler yapmaz. Çünki ahiretten geri dönüş yoktur. İşin kötüsü orda ölüp yok olma da yoktur. Amme suresinin en sonuncu ayeti:
Kafir azabı gördüğünde ''Ahh!.. Keşke toprak olaydım. '' Küntü türaba... diyecek. Hiç bir şeye yaramadı mülküm ,saltanatım. Ben burda yaptıklarımın karşılığı olarak ölmemek üzere sonsuz bir hayatla cehennem azabı çekeceğim, diyecek. '' Ah ne hasret o kullara!'' Yasin suresi.
Rahmetullahi aleyh Es'ad hocaefendi bu durumu şuna benzetir; yolun ortasına oturmuşsunuz ve ilerden bir tır gelmekte. Tır gittikçe yaklaşmakta. Ne yaparsınız, hemen kaldırıma atarsınız kendinizi. Çünki şakası yok, kalkmazsanız tırın altında kalır, ezilirsiniz...
Ahiret de muhakkak var, öldükten sonra dirileceksiniz muhakkak. Ve hiç kimsenin ettiği yanına kalmayacak. İyiliğin mükafatı ki sadece müslümanlara verilecek. Kafirin ise yaptığı hayırlar hebaen mensura olacak, boşa gidecek. Çünki Allahın razı olmasının ilk şartı müslüman olmaktır. ''Ancak müslümanlar olarak ölünüz'' buyuruyor Hz. Muhammed aleyhisselam.
Ahmet Hamdi Tanpınar ve şiiri; eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, ve bir zaman bakacaksın semaya, ağlayarak..
Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta..
Hocam, mürebbiim Es'ad Coşan Rahmetullahi aleyh. Ben Kur'an'ın ve sünnetin inceliklerine onun anlatımıyla erdim. Elbette bilirdim, çocukluğumdan beridir Gazzali'nin kitaplarını okurdum., Yunus'un şiirlerini okurdum. Fakat kapsamlı olarak İslamı hocamdan dinleyip öğrendim. Akra radyosundaki sohbetlerinden. Fakat Es'ad hocamı ben hiç görmedim. Gazetedeki fotoğrafını bile sohbetini bir yıl kadar dinledikten sonra gördüm.
Hatta fotoğrafını ilk gördüğümde tepkim şu oldu; bu kadar güzel sözleri bu adam mı söylüyor. Sarıklı ve sakallı antipetisi farkına varmadan ruhumuza işlemiş ki, fotoğrafını itici bulmuştum. Hatta kendi kendime demiştim ki sözlerini duymadan önce fotoğrafını görseydim asla sohbetini dinlemezdim. Hocamın sözlerinde Türk edebiyatının güzelliğini aşikare seyrediyordum; hocam edipti, hocam zarifti, hocam sırf sohbetiyle bile güzel ahlakla müzeyyen biri olduğunu sergilemekteydi.
Ben Akradaki bu sohbetler kadar hadis ve ayetlerin lezzetini tattıran bir anlatıma daha rastlamamıştım. Ömrünün son senesinde Kur'an tefsirine başlamıştı radyoda. O saatte ben defterim kalemimle radyo başına kurulurdum. Kelimeciklerini irdeleyerek dinlenen bir sohbet, aldığım notlar üzerinde düzenli çalışma ile gün geldi Kur'an'ın bile manalarını çözer gibi oldum. Hocam bana Kur'an Arapçasını bile öğretmiş dedim. Lakin ömrü yetmedi. Bakara suresi bile tamamlanamadı. Hocam ahirete irtihal etmeseydi hâlâ o Kur'an tefsirlerinin devamını dinliyor olacaktım..
Talebe olmak bir mekanda aynı anda bulunmak demek değilmiş. Bir sınıfta ders anlatan hocayı dinlemekle radyoda ders anlatan hocayı dinlemek arasında fark yok..
Es'ad Coşan hocamızı azıcık tanıyan biri bile onun hakkında ''samimi müslüman'' ifadesini kullanır. Bir arkadaşım anlatıyor, ''Antalya Elmalı'da oturuyordum. Birgün radyoyu karıştırırken bu Es'ad Hocaefendi'nin sohbetiymiş. Bu hoca ne güzel anlatıyor, aynı bizim gibi'' dedim diyor. Ondan sonra hep dinlemeye başladım, diyor. Hiç tanımadığı bir insanın sohbetini, aynı bizim gibi, diye samimiyetle dinliyor. ''Aynı bizim gibi!''
Evet samimiyeti onu ilk defa dinleyene bile tesir ediyor. Çünki insanoğlunda öyle bir gönül vardır ki, doğruyu ve eğriyi bu gönül hemencecik farkeder. Büyüklerimiz buna kalp gözü diyorlar..
Bugün yeniden okumak için elime aldığım Profesör Dr. M. Es'ad Coşan'ın, İDEAL YOL, BAŞ MAKALELER (Server İletişim.) adlı kitabı bunları yazdırdı bana. Salihlerin anıldığı yere rahmet yağarmış.. Rahmetten istifade etmek dileğiyle, diyorum..
Teslime Gülsen Nurdoğan
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya, ağlayarak...
Ahmet Haşim'in Merdiven şiirinin en etkileyici bölümü..
Şair bu dizelerde neyi anlatmak istedi, hepimizce meçhûl. Zira yazarın ve şairin yazdıklarının iki yüzü vardır ve o bir yüzü sadece şaire dönüktür.
Rahmetullahi aleyh Prof. Dr. M. Es'ad Coşan, İDEAL YOL olarak bastırılan Başmakalelerinin ilkinde bu şiirden bahsetmiş. Bu arada hocamızın ismini yazarken, Es'ad taki ayraca hep dikkat ederim. Hocaefendi isminin teleffuzunu zikrederken bu ayrıntıya değinmiş, Esed Değil, orda bir ayn var; Es'ad demişti. Esed arslan demektir, Es'ad ise saadet, çok mutlu anlamına gelir, derdi.
Düşünmüşümdür ki şu zalim Beşşar Esed'ten ötürü belki de hocamız isminin telaffuzu üzerinde durmuş, isminin doğru zikredilmesini, ordaki ayn harfinin belirtilmesi gerektiğini söylemiştir. Fakat arapça olan bu isimler türkçe olarak söylenirken bu ince farklar bilinmiyor. O yüzden böyle bir ayraç hocamızın ismine ait manayı hissettiriyor.
Es'ad Coşan hocaefendi Suudi Arabistan devletinden bahsederken de ordaki Arap lafzını kaldırır Suud hükümeti derdi. Bunu böyle söylemesinin sebebini de, Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi vesellem'in soyu olan Arap kavmine hürmetine bağlardım. Suud hükümetinin İslam dinine aykırı tavırlarına hocamın ince bir nezaketle protestosudur derdim..
Geçelim..
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden; bu hayatı bir merdivenden çıkar gibi ağır ağır yaşayacaksın ve eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak.. olacak.. Ömrün sonunda sonbaharda yaprakların dökülüşü gibi yaşamış olduğun hayatın semeresini göreceksin, anlayacaksın, farkedeceksin. Ve koskoca ömür bittiiii!.. üzüleceksin, ağlayarak bakacaksın.
İnansalar da inanmasalar da Allah var, ahiret var, ahirette Allah'ın ince ince hesabı var. Akıllı bir insan bu gerçeği bilir ve hesabını veremeyeceği işler yapmaz. Çünki ahiretten geri dönüş yoktur. İşin kötüsü orda ölüp yok olma da yoktur. Amme suresinin en sonuncu ayeti:
Kafir azabı gördüğünde ''Ahh!.. Keşke toprak olaydım. '' Küntü türaba... diyecek. Hiç bir şeye yaramadı mülküm ,saltanatım. Ben burda yaptıklarımın karşılığı olarak ölmemek üzere sonsuz bir hayatla cehennem azabı çekeceğim, diyecek. '' Ah ne hasret o kullara!'' Yasin suresi.
Rahmetullahi aleyh Es'ad hocaefendi bu durumu şuna benzetir; yolun ortasına oturmuşsunuz ve ilerden bir tır gelmekte. Tır gittikçe yaklaşmakta. Ne yaparsınız, hemen kaldırıma atarsınız kendinizi. Çünki şakası yok, kalkmazsanız tırın altında kalır, ezilirsiniz...
Ahiret de muhakkak var, öldükten sonra dirileceksiniz muhakkak. Ve hiç kimsenin ettiği yanına kalmayacak. İyiliğin mükafatı ki sadece müslümanlara verilecek. Kafirin ise yaptığı hayırlar hebaen mensura olacak, boşa gidecek. Çünki Allahın razı olmasının ilk şartı müslüman olmaktır. ''Ancak müslümanlar olarak ölünüz'' buyuruyor Hz. Muhammed aleyhisselam.
Ahmet Hamdi Tanpınar ve şiiri; eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, ve bir zaman bakacaksın semaya, ağlayarak..
Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta..
Hocam, mürebbiim Es'ad Coşan Rahmetullahi aleyh. Ben Kur'an'ın ve sünnetin inceliklerine onun anlatımıyla erdim. Elbette bilirdim, çocukluğumdan beridir Gazzali'nin kitaplarını okurdum., Yunus'un şiirlerini okurdum. Fakat kapsamlı olarak İslamı hocamdan dinleyip öğrendim. Akra radyosundaki sohbetlerinden. Fakat Es'ad hocamı ben hiç görmedim. Gazetedeki fotoğrafını bile sohbetini bir yıl kadar dinledikten sonra gördüm.
Hatta fotoğrafını ilk gördüğümde tepkim şu oldu; bu kadar güzel sözleri bu adam mı söylüyor. Sarıklı ve sakallı antipetisi farkına varmadan ruhumuza işlemiş ki, fotoğrafını itici bulmuştum. Hatta kendi kendime demiştim ki sözlerini duymadan önce fotoğrafını görseydim asla sohbetini dinlemezdim. Hocamın sözlerinde Türk edebiyatının güzelliğini aşikare seyrediyordum; hocam edipti, hocam zarifti, hocam sırf sohbetiyle bile güzel ahlakla müzeyyen biri olduğunu sergilemekteydi.
Ben Akradaki bu sohbetler kadar hadis ve ayetlerin lezzetini tattıran bir anlatıma daha rastlamamıştım. Ömrünün son senesinde Kur'an tefsirine başlamıştı radyoda. O saatte ben defterim kalemimle radyo başına kurulurdum. Kelimeciklerini irdeleyerek dinlenen bir sohbet, aldığım notlar üzerinde düzenli çalışma ile gün geldi Kur'an'ın bile manalarını çözer gibi oldum. Hocam bana Kur'an Arapçasını bile öğretmiş dedim. Lakin ömrü yetmedi. Bakara suresi bile tamamlanamadı. Hocam ahirete irtihal etmeseydi hâlâ o Kur'an tefsirlerinin devamını dinliyor olacaktım..
Talebe olmak bir mekanda aynı anda bulunmak demek değilmiş. Bir sınıfta ders anlatan hocayı dinlemekle radyoda ders anlatan hocayı dinlemek arasında fark yok..
Es'ad Coşan hocamızı azıcık tanıyan biri bile onun hakkında ''samimi müslüman'' ifadesini kullanır. Bir arkadaşım anlatıyor, ''Antalya Elmalı'da oturuyordum. Birgün radyoyu karıştırırken bu Es'ad Hocaefendi'nin sohbetiymiş. Bu hoca ne güzel anlatıyor, aynı bizim gibi'' dedim diyor. Ondan sonra hep dinlemeye başladım, diyor. Hiç tanımadığı bir insanın sohbetini, aynı bizim gibi, diye samimiyetle dinliyor. ''Aynı bizim gibi!''
Evet samimiyeti onu ilk defa dinleyene bile tesir ediyor. Çünki insanoğlunda öyle bir gönül vardır ki, doğruyu ve eğriyi bu gönül hemencecik farkeder. Büyüklerimiz buna kalp gözü diyorlar..
Bugün yeniden okumak için elime aldığım Profesör Dr. M. Es'ad Coşan'ın, İDEAL YOL, BAŞ MAKALELER (Server İletişim.) adlı kitabı bunları yazdırdı bana. Salihlerin anıldığı yere rahmet yağarmış.. Rahmetten istifade etmek dileğiyle, diyorum..
Teslime Gülsen Nurdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder