12 Ekim 2012 Cuma

ŞAİRİN İŞLEVİ

       Edip olan kimse, şair olsun, münşî olsun kuyumcuya benzer. Nasıl ki kuyumcu bir şey yapacak olduğu halde evvela mücevherin en güzelini seçer. Sâniyen onların mütenasip olanlarını yanyana dizerse edip de (yazar) kelimatı fasihayı (en güzel kelime) seçer ve onları yekdiğerinden mütenafir olmayacak şekilde dizer.

            İşte onun bu iki işi fesahat demektir. Fakat kuyumcunun bir vazifesi daha vardır ki yapacağı şeyin nereye takılacağını bilip de ona göre işlemesidir. Yoksa gerdanlık biçiminde bir küpe yapar ise işe yaramaz.İşte bu emr-i sani dahi muktezayı-hale mutabakatın misalidir.
          Kezalik muhatabın fetanet (zeki) ve gabaveti birer haldir. Ki herbiri kelamın bir vechi mahsus üzre irad olunması iktiza eder. Şöyle ki fatin (zeki) olan kimseye bir takım dakik ve nükteli sözler söylenir ki gabiye söylenmesi münasip olmaz. Her birine münasibi vechile söz söylemek mukteza-yı hallerdir.
                                
                                                                                        CEVDET PAŞA
                                                                                    Belâgat-i Osmânî

                                                                                    

1 yorum:

Dehalelcenneh dedi ki...

Güzel yazmak mücevher işlemek gibidir.