Merhum ilim adamı, mutasavvıf, Nakşibendî Halidiyye kolu Gümüşhanevî dergahının 40. halkası Profesör Dr. Mahmud Es'ad Coşan hocaefendi 1983-1998 tarihlerinde çıkan İslam dergisinde başmakaleler yazmıştı. Vefatından sonra bunlar 'Başmakaleler' adlı kitapta toplandı.
Hocaefendi 63 yıllık hayatı boyunca hem ülke içinde hem de ülke dışında çeşitli konferans, vaaz ve irşadlarda bulundu. Makalelerinde, sohbet ve vaazlarında gittiği yerlerin sosyo-ekonomik durumları, kültürleri, doğa ve iklimleri, endüstriyel ve teknolojik gelişimleri hakkında da bilgiler verdi. Toplumsal çarpıklıklarını veya örnek alınacak özelliklerini dile getirdi.
Amerika'dan Taze Çizgiler adlı makalesinde seyahatin güzelliğini zikrederken şunları da anlatır:
''Tabii New York'u, oranın gökdelenler semti Manhattan'ı gördüm, her gün 500.000 kişinin girip çıktığı, 110 katlı World Trade Center'in 104. katından çevreyi seyrettim.; Washington'a gittim , Beyaz Saray, Capitol gibi yerleri gezdim, resimler çektim...''
Es'ad Coşan hocaefendi bahsettiği ülkelerin İslami gelişmelerini iyi inceleyip değerlendirir. 1989 yılında Amerika'da kaleme aldığı bu makalesinde Amerika'da tasavvufa, tarikate, tekkeye, ayine, toplu zikre ilginin çok fazla olduğunu dile getiriyor. Yazısının sonunda da şu tavsiyelerde bulunuyor:
''Bizler Amerika'yı, oradaki İslami gelişmeleri yakından izlemeli; müspet çalışmaları elimizden geldiğince , her yönden desteklemeliyiz''
Prof. Dr. Es'ad Coşan 25 yıl önce bir davet sebebiyle Antalya'ya gittiğinde Antalya'nın doğal güzelliklerini, ikliminin yumuşaklığını, meyve ve sebzelerinin tazelik ve lezzetini dile getirdikten sonra bizlere buraları canları pahasına elde tutan asil ecdadımızı hürmet ve tazim ile zikretmiş...
Tabi Antalya deyince hepimizin aklına hemen turizm gelir. Hocaefendi de o günün Antalya'sını turizm açısından değerlendirmiş. Bugünün gerçeklerine hâlâ ışık tutan makalesinde o günün turizm politikasını bakın nasıl eleştirmiş.
''Bu seyahat sonunda, turizm politikamızı mutlaka ciddiyetle gözden geçirmeli, neler kazanıp, neler kaybettiklerimizi çok iyi hesaplamalıyız diye düşündüm. Vicdan sahibi hiçbir müslüman, turistik bölgelerdeki yaşam tarzından ve aleyhimize gelişen hazin durumdan memnun olamaz. Turistler ülkemizin en güzel yerlerini planlı bir şekilde istila etmişler. Sahillerin en şahâne kesimleri dalavereli yollarla halkımızın istifadesinden koparılıp turistlere sunulmuş, satılmış, kiralanmış; etrafı kat kat tel örgü çevrili kamp yerlerine bizler için “keep out” levhaları asılmış; tarihî eserler, bekçilere rağmen gece gündüz yağmalanmakta. Bu kurnaz istilacılar karavan veya araçlarıyla gelip imkânlarımızı korkunç derecede sömürüp hiçbir menfaat bırakmadan gitme eğiliminde.
Ayrıca bölge halkının kültüründe korkunç tahribat var. Kendi giyim, kuşam, örf, âdet, din, iman, ahlâk ve faziletlerini bırakıp yabancılaşıyorlar. Ülkemiz yavaş yavaş bizim elimizden çıkıyor, Meryem ana, Noel baba, Aya İrini vs. festivalleri ile Hıristiyanlığa; çıplaklık, içki, kumar, fuhuş yoluyla dejenerasyona çekilmek isteniyor, zenginlikleri hoyratça tahrip ediliyor. Süratle ülkemizin âli menfaatlerini, ecdadımızın asil mirasını rüşvet ve dalaverelere kapılmadan ciddiyetle koruyacak dürüst, namuslu, dindar, fedakâr, cefakâr, asil bir cephe teşkil etmek gerekli; halkımızı gizli oyunlara, gelecek tehlikelere karşı uyarmak; dinimizi, imanımızı, kültürümüzü, mefahirimizi, maddî ve mânevî zenginliklerimizi, nesillerimizi, istikbalimizi kurtarmak için gece gündüz çalışmak zorundayız.''
Merhum hocaefendi makalenin sonunda kuvvetli bir İslami basının gerekliliğine değinmiş. Kültür tahribatının dile getirilmesi için de İslami basının güçlü olması gerektiğini söylemiş.
Başlık bana öyle hazin geldi ki..ben de yazıma başlık yaptım.Neler kaybediyoruz toplum olarak farkında değiliz. Ağlar gibi bir başlıktı bu, SESSİZCE KAYBETTİKLERİMİZ. Sessizce kaybettiklerimiz.. sessizce kaybettiklerimiz...
Teslime Gülsen Nurdoğan
Hocaefendi 63 yıllık hayatı boyunca hem ülke içinde hem de ülke dışında çeşitli konferans, vaaz ve irşadlarda bulundu. Makalelerinde, sohbet ve vaazlarında gittiği yerlerin sosyo-ekonomik durumları, kültürleri, doğa ve iklimleri, endüstriyel ve teknolojik gelişimleri hakkında da bilgiler verdi. Toplumsal çarpıklıklarını veya örnek alınacak özelliklerini dile getirdi.
Amerika'dan Taze Çizgiler adlı makalesinde seyahatin güzelliğini zikrederken şunları da anlatır:
''Tabii New York'u, oranın gökdelenler semti Manhattan'ı gördüm, her gün 500.000 kişinin girip çıktığı, 110 katlı World Trade Center'in 104. katından çevreyi seyrettim.; Washington'a gittim , Beyaz Saray, Capitol gibi yerleri gezdim, resimler çektim...''
Es'ad Coşan hocaefendi bahsettiği ülkelerin İslami gelişmelerini iyi inceleyip değerlendirir. 1989 yılında Amerika'da kaleme aldığı bu makalesinde Amerika'da tasavvufa, tarikate, tekkeye, ayine, toplu zikre ilginin çok fazla olduğunu dile getiriyor. Yazısının sonunda da şu tavsiyelerde bulunuyor:
''Bizler Amerika'yı, oradaki İslami gelişmeleri yakından izlemeli; müspet çalışmaları elimizden geldiğince , her yönden desteklemeliyiz''
Prof. Dr. Es'ad Coşan 25 yıl önce bir davet sebebiyle Antalya'ya gittiğinde Antalya'nın doğal güzelliklerini, ikliminin yumuşaklığını, meyve ve sebzelerinin tazelik ve lezzetini dile getirdikten sonra bizlere buraları canları pahasına elde tutan asil ecdadımızı hürmet ve tazim ile zikretmiş...
Tabi Antalya deyince hepimizin aklına hemen turizm gelir. Hocaefendi de o günün Antalya'sını turizm açısından değerlendirmiş. Bugünün gerçeklerine hâlâ ışık tutan makalesinde o günün turizm politikasını bakın nasıl eleştirmiş.
''Bu seyahat sonunda, turizm politikamızı mutlaka ciddiyetle gözden geçirmeli, neler kazanıp, neler kaybettiklerimizi çok iyi hesaplamalıyız diye düşündüm. Vicdan sahibi hiçbir müslüman, turistik bölgelerdeki yaşam tarzından ve aleyhimize gelişen hazin durumdan memnun olamaz. Turistler ülkemizin en güzel yerlerini planlı bir şekilde istila etmişler. Sahillerin en şahâne kesimleri dalavereli yollarla halkımızın istifadesinden koparılıp turistlere sunulmuş, satılmış, kiralanmış; etrafı kat kat tel örgü çevrili kamp yerlerine bizler için “keep out” levhaları asılmış; tarihî eserler, bekçilere rağmen gece gündüz yağmalanmakta. Bu kurnaz istilacılar karavan veya araçlarıyla gelip imkânlarımızı korkunç derecede sömürüp hiçbir menfaat bırakmadan gitme eğiliminde.
Ayrıca bölge halkının kültüründe korkunç tahribat var. Kendi giyim, kuşam, örf, âdet, din, iman, ahlâk ve faziletlerini bırakıp yabancılaşıyorlar. Ülkemiz yavaş yavaş bizim elimizden çıkıyor, Meryem ana, Noel baba, Aya İrini vs. festivalleri ile Hıristiyanlığa; çıplaklık, içki, kumar, fuhuş yoluyla dejenerasyona çekilmek isteniyor, zenginlikleri hoyratça tahrip ediliyor. Süratle ülkemizin âli menfaatlerini, ecdadımızın asil mirasını rüşvet ve dalaverelere kapılmadan ciddiyetle koruyacak dürüst, namuslu, dindar, fedakâr, cefakâr, asil bir cephe teşkil etmek gerekli; halkımızı gizli oyunlara, gelecek tehlikelere karşı uyarmak; dinimizi, imanımızı, kültürümüzü, mefahirimizi, maddî ve mânevî zenginliklerimizi, nesillerimizi, istikbalimizi kurtarmak için gece gündüz çalışmak zorundayız.''
Merhum hocaefendi makalenin sonunda kuvvetli bir İslami basının gerekliliğine değinmiş. Kültür tahribatının dile getirilmesi için de İslami basının güçlü olması gerektiğini söylemiş.
Başlık bana öyle hazin geldi ki..ben de yazıma başlık yaptım.Neler kaybediyoruz toplum olarak farkında değiliz. Ağlar gibi bir başlıktı bu, SESSİZCE KAYBETTİKLERİMİZ. Sessizce kaybettiklerimiz.. sessizce kaybettiklerimiz...
Teslime Gülsen Nurdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder