25 Şubat 2013 Pazartesi

Kürd'lük Türk'lük Çıkmazı, İmralı süreci ve Milliyetçilik

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 19.02.2013'te AKP Grup  konuşmasında:

''LAZ MİLLİYETÇİLİĞİNİ DE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİ DE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ DE AYAKLAR ALTINA ALIYORUZ'' dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında:

''Bu ülkede etnik milliyetçilik yapan genel başkanlara ithaf ediyorum: Biz yola çıkarken 13 yıl önce dedik ki; etnik bölgesel dinsel milliyetçiliğe karşıyız. Biz Kürt milliyetçiliğini de Laz milliyetçiliğini de Türk milliyetçiliğini de ayaklar altına alıyoruz. Ama sen beğen diye konuşmuyoruz. Biz milletimizin hepsini kucaklıyoruz ve yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz.'' dedi.

Başbakan bu sözleriyle neyi kasdetti? Bu gün gündemde olan bariz kavgaların sebebinin Laz Milliyetçiliği, Kürd Milliyetçiliği, Türk Milliyetçiliği vesair;  milliyetçilik olduğunu mu söylemek istedi?

Dünyada toplumu çatışmaya iten nedenler araştırıldığında din, siyaset ırk ve millet kavramlarının etkili olduğunu görüyoruz. Ülkemizde de şu anda Türk milliyetçiliği, Kürd milliyetçiliği gibi söylemler gündemde. Otuz yıllık pkk örgütünün yapılanmasındaki temel sebeplerden birinin  de Milliyetçilik olduğu belirtilmekte.
Hucurat 13. ayette;
“Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve sizi millet millet, kabile kabile yaptık ki, tanışıp kaynaşasınız. Allah katında en şerefliniz Ondan en çok korkanınızdır.”

 Demekki Allah'u Zül-celal (tanışıp kaynaşasınız) buyurmaktadır. İnsanların farklı milletlere ayrılmasının sebebi ise ayrılık-gayrılık değil, tanışıp kaynaşmaktır.

 Terör olaylarının ve çatışmaların sonuçları ise ortada..

Ülkemizdeki her türlü çatışmalar; birlik ve beraberlik duygularımızı zedeliyor, devlet otoritemizi zayıflatıyor, dünya ülkeleri arasındaki itibarımızı azaltıyor. Bunların sonucu olarakta birbirine düşman olan, birbirine daha az güvenen ve her açıdan az gelişen bir ülke oluyoruz.

İmralı Barış sürecinin yaşandığı şu vakitlerde Başbakanın bu sözleri önemli bir konunun altını çizmekte. İmralı Barış süreci neyin barışıdır bilemem ama ortada bir Türk- Kürd sorunu olduğu ve bu sorunun çözülmesi gerektiği söyleniyor. Bu sorun (!) da her neyse çözümü; İmralı Barış sürecine bağlanıyor. Bütün Türkiye İmralı sürecine kilitlenmiş durumda. Sorun olan nedir? O da henüz ispatlanmış durumda değil.

İmralı sürecine girilmeden önce sorunların ne olduğunu belki de akademisyenler  tesbit etmiştir (!)

Sade bir vatandaş olarak bulunduğum ülkemde bir Türk-Kürd sorunu olduğuna inanmadım.  Çünki her zaman Kürdler ve Türkler birarada yaşamış, Kürd ve Türk komşular birbirleriyle evlilik müesseseleri kurmuş, birbirlerinin acı günlerinde tatlı günlerinde birlikte olmuşlardır. Hemen herkesin en azından bir Kürd tanıdığı vardır. Böyle bir ayrımcalığı yaşadığım toplumda hiç görmedim. Kürdler ve Türkler olarak birbirleriyle güzel ilişkiler içinde bulunan bir beldenin mensubuyuz. Elhamdülillah!

Hele hele de ehli Kur'an ehl-i sünnet Kürd kardeşlerimizle aramızda hiç bir ayrımcılık yoktur. Türkiye'de vicdan sahibi her vatandaşımızın da böyle düşündüğüne inanıyorum.

Biz müslümanlar olarak Türk, Kürd, Laz, Çerkez vs. aynı Peygamberin ümmetiyiz. Onun sancağı şerifi altında toplanacağız, ondan şefaat talep edeceğiz. Aramıza böyle bir fitne sokarak çıkar elde etmeyi düşünenleri Allah ıslah eylesin. Bilmeden , farkına varmadan  onların bu çirkin emellerine ortak ve alet olanları da Allah cc. gaflet uykusundan uyandırsın.

Fakat Cumhuriyet tarihimiz boyunca devlet yönetiminde nasıl hatalar yapıldı, nasıl anayasal yetersizlikler oldu, bunların tahlil edilmesi ve ülkeyi yönetenlerin daha adil düzenlemeler yapması gerekir.  Ülkenin barış ve huzur  içinde olması için İktidarın da, muhalefetin de, halkın da  elbirliği içinde olmaları gerekir. İktidar ve muhalefetin makam kaygısından sıyrılıp insancıl bir yol izleyerek  barışa  destek vermeleri gerekir. Küçük menfaatlerin bırakılıp aynı ülkede yaşayan insanlar olarak ortak menfaatlerin  hesaplanması gerekir. Ortak değerlerimizin güçlendirilmesin için çalışılmalar yapılması gerekir. Ve böylece çocuklarımıza, torunlarımıza esenlik içinde bir ülke hediye etmemiz gerekir.

Başbakan'ın Milliyetçilikle ilgili söylemine gelince, milliyetçilik nedir? Önce bunun tanımını yapalım. Milliyetçiliği bir yerde şöyle tarif etmişler:

''Milliyetçilik, Ulusçuluk ya da Nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştürmilliyetçilik''

Bu anlamıyla milliyetçilik kötü değil iyi bir şeydir fakat kendisinden başka milletleri aşağılamak, kendilerinden zayıf milletlere zulüm ve haksızlık yapmak yanlıştır, ve insanlık dışıdır.
Kur'an-i Kerim hem milletlerin (kavim) hem de bireylerin birbirini aşağılamasını yasaklamıştır.

''Ey iman edenler, bir kavim diğer bir kavimle alay etmesin. Belki de alay edilen kavim alay edenden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki alay edilen kadınlar, alay eden kadınlardan daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinize lakaplar takmayın. İman et­tikten sonra bir müminin fâsıklıkla anılması ne kötü şeydir. Kim bundan tevbe etmezse işte onîar, zalimlerin ta kendileridir.'' Hucurat suresi 11.

Bir de ortada dolanan bir söz var; kafatası milliyetçiliği.. Kafatası zihniyeti de diyebiliriz.

Bilimsel olarak bunun hiç savunulacak bir tarafı yoktur. İnsan bir tek ırktır zaten. İnsan ırkıdır. Fakat bir sülalenin genetik özelliklerindeki farklılıklar üstünlük olarak nitelendirilemez. Ancak bir millet kaabiliyetlerini insanlığa hayır yolunda kullanıyorsa bu takdir edilir. Örneğin Türk milletinin tarih boyunca İslama ve insanlığa çok büyük hizmetleri olmuştur. Bu kaabiliyetlerini zulüm yönünde kullanan Türkler ise asla kabul göremezler..

Hz. Muhammed sallalahü aleyhi vesellem de Veda Hutbesinde:

Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız bir­dir. İslam'da insanlar eşittir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem de toprak­tan yaratıldı. Allah katında en değerliniz, en çok Allah'a sığınanız, emirlerine yapışa­nınız, günahlardan arınanınız, azabından korunanızdır. Bir Arab'ın, Arap olmaya­na, bir başkasının Arab'a, bir siyahın bir kızılderiliye, bir kızılderilinin bir siyaha, takvanın dışında bir üstünlük sebebi yok­tur.

Biz müslümansak eğer ki müslümanız elhamdülillah!  Türkiye'nin de yüzde doksandokuzu da müslümansa ki müslümandır elhamdülillah! Hucurat onuncu ayette:
''Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.'' buyurulduğuna göre;

 Devletin başındakileri de yüzde doksandokuzunu müslümanların  oluşturduğu bu halk iktidara getiriyorsa...

Böylesine güzel bir barışı ve huzuru emreden dinimiz varken, ülkeyi yönetenleri de kendi oylarımızla  getirmişken ve o partiler ve kurmayları da üstlerine düşen vazifeyi yerine getirmiyorsa, getiremiyorsa;

O zaman yapılması gereken, milletvekillerini seçerken dürüst, gözü pek, ve işinin ehli olan kişilerden  seçmektir.

 Ülke meselelerini işinin ehli akademisyenler inceleyip değerlendirmeli ve araştırmaların sonuçlarına göre uygun formüller üretilmelidir. Kanaat önderlerinin görüşleri muhakkak alınmalıdır. Bu formüller halktan kopuk olarak yapılmamalıdır.

 Halka düşen, o koltuklara oturttukları  adamları yeniden yeniden gözden geçirmeleridir. Ülkenin ve milletin menfaati için çözüme destek yerine köstek olanları meclisten çekip çıkartmalarıdır. Çünki bu milletin anası hep o sorumsuz, menfaatperest idareciler yüzünden ağlamıştır.
 

                                                     Gülsen Nurdoğan
 

Hiç yorum yok: